Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsan yapısı (2006)
Mehmet Zincirkıran (derl.). Ankara: Nova, s. 341-360.
Popüler
kültür ve Türkiye
İrfan Erdoğan
Ruhlarını doldurdukları küçük ve
banal zevkler peşinde sürekli koşan birbirine benzer ve eşit sayısız insanlar
görüyorum. Her biri, kendi içlerine çekilmiş, diğerlerinin geleceğinden hemen
hemen habersizler.
Alexis de
Tocqueville, 1835
Tocqueville 172 yıl önce değersiz zevklerle ruhlarını
dolduran, diğer insanların geleceği umurunda olmayan bencil insan kitlerinden
bahsediyor. Bahsettiğinin daha ilk bakışta, günümüzün kitlelerini de anlattığını
görürüz. Bu kitlelerin karakterlerini peşinde koştukları zevklerin kalitesizliğinde
buluyor. Tocqueville bir sonuçtan, yani nedenleri olan faaliyetlerden hareket
ederek sonuçlar çıkartıyor. Bu sonuçlar doğrudur, eğer bu kitleler peşinde koştukları
zevkler ve yaptıkları faaliyetleri kendileri için kendileri üretiyorlarsa. Bu
sonuç ciddi şekilde yanılgıya götüren bir sonuçtur, eğer bu kitlelerin peşinde
koştukları onların kendi özgür kararlarıyla kendileri için ürettikleri ve kullandıkları
veya tükettikleri zevkler ve faaliyetler değilse. Eğer kitlelerin kendileri için
ürettiklerine bakıp, bunları değersiz olarak niteliyorsak, buna kültürel eltizm
denir; çünkü o kitleler kendi yaşamlarını bu şekilde ifade ediyorlar ve bu
onların kültürel ifadeleridir. Bu ifadeleri alçak kültür veya yüksek kültür
veya banal olarak niteleyemeyiz; nitelersek, buna verilen isimlerden biri de bağnazlıktır.
Eğer bu kitleler kendilerinin üretmedikleri ve kitle üretim endüstrisinin ürettikleri
standartlaşmış ürünleri tüketiyor ve bu ürünlere bağıntılı olan bilişleri
yeniden-üretiyorlarsa, bu durumda orada kitle kültürü vardır; bu kültürün varlığının
sorumlusu da banal zevkler peşinde koşan kitleler değil, bu banallığı, değersiz
olanı, bencilliği, vurdumduymazlığı, diğer insanları sadece sömürecek veya kullanacak
bir kaynak gibi görmeyi üreten endüstriyel yapıdaki karar veren güçlerdir. Bu
güçlerin ideologları sadece kendilerine işlevsel olan pozitif bilişleri ve
davranışları üretmezler, aynı zamanda, “popülist olma” gibi negatif bilişleri üreterek
ve bu bilişleri geri-zekalılaştırmada kullanarak ve geri-zekalılaştırılmış çok
bilmişlerin (bilişsel-yoksul bırakılmışların) kullanması için yaygınlaştırarak
doğruyu savunanı kötüler; “Yeşilaycı” olmayı (iyiyi savunmayı) aşağılar; insana
“popülist olmayı,” yani “halkçı, halkın yanında olmayı, insanlıkla ilişkili
olanı savunmayı”, sanki yanlış yapıyormuş veya suç işliyormuş hissini işler.
Nasıl ki popüler bilişler, popüler mallar ve popüler
ilişkiler üretiliyorsa, bu üretime çeşitli aşamalarda çeşitli nedenlerle
katılan kitleler de üretilir. Aksi taktirde, popüler yapılmak istenenler asla
popüler olamaz. Popüler kültür hem endüstriyel kültürel ürünleri (popüler mal
ve hizmetleri) üretmeyi hem de bu kültürü tüketme peşinde koşan insanları (popüler
bilişleri) üretmeyi anlatır. Popüler ürün ve pratiğin savunusunda, ayni zamanda
“halka istediğini veriyoruz” bilişi işlenir. Halkla istediğini söyleyenler, banallığı
ve bağnazlığı üretirken, “biz talebi karşılıyoruz” diyerek, aynı zamanda,
kendilerini bu banallığın sorumluluğundan kurtarmaktadır. Kitle kültürünü üretenlerin
ürettikleri işlevsel yalanlarla, 21 yüzyılın en yüksek seviyedeki hipokrasi çağı
olması desteklenir.
Yukarıdaki açıklamaları içeren kuramsal yaklaşımdan hareket ederek, bu makalede popüler kültür ve Türkiye konusu alışagelmiş
anlatılardan farklı olarak işlendi: alışılagelmiş popülerlerin eleştirisi ve
alışılagelmişin dışında popüler olup da popüler yapılmayanlar ele alınarak irdelendi.
Bunu yaparken popüler düşlerle beslenen pratiklerin anlamı, doğanın üzerinde doğal
olmayanın egemenliği, popular benlikler ve bizliklerin karakteri, popüler kültür
halk kültürü bağı, halkın popülerce kullanımı ve popüler olmayan kimliği, üretenin
serbest ve tüketenin suçlu olması, popüler değerliler ve popüler değersizler,
popüler öldürme biçimleri, Anadolu kültürünün başına gelenler, popüler medya,
arz, talep ve iletişim politikaları, popüler korku olarak nüfus artışı ve popüler
ekmek ve sirk politikaları gibi konular üzerinde duruldu. Özlüce, bu yazının
başından sonuna kadar popüler kültürün doğası ve sonuçları irdelendi. Bu
yapılırken de, konu, popüler olanı en son halkasından (tüketiminden ve tüketenden)
alarak, akıllıca yapılan bir biliş yoksunluğu/yoksulluğu yaratma ve sürdürme
desteklenmedi. Popüler kültür endüstriyel yapının ürettiği ve dağıttığı
materyal ve materyal olmayan (düşünsel, inançsal, duygusal) ürünler olarak ele alındı.
Böylece, gerçeği farklı şekilde sunma yerine, olduğu gibi sunma yoluna gidildi.
Alışılagelmiş kronolojik tarih gibi bir tarihsel geçmiş sunulmadı. Onun yerine,
var olan, günümüzde olanın “neliği/nasıllığı” açıklanmaya çalışıldı.
Düşlerle beslenen pratikler
Popüler kültür yaygın olan düşlerle ve bu düşlerle beslenen yaşam
pratikleriyle ilgilidir. İkisi birbirini destekleyerek bu pratiği çığ gibi
büyütürler. Bu popüler kültür düşünen ve hissedenin kendine ve dışına bakışı,
kendini ve dışını, ilişkilerini, şimdisini ve geleceğini değerlendirmesi ve bu değerlendirmeyle
yaptıklarını yapış ve yapmadıklarını yapmayış biçimidir. Popüler kültür, ücret/maaş
köleliğine mahkum edilmişin bu köleliği özgürlük ve demokrasi olarak görmesiyle
ve böyle görmesi için yoğun bilinç ve davranış biçimlendirme politikaları ve
uygulamalarıyla ilgilidir. Popüler kültür sanayi ötesi toplum, enformasyon
toplumu ve bilgi toplumu gibi iddialarla gelen bir özel mülkiyet ilişkileri
yapısının kurduğu egemen kitle üretim pazarının biçimlendirdiği ve kitleleri içine
kattığı baskıcı bir gösteri, gösteriş ve tüketim kültürüdür. Bu kültürde “kredi
kartına bağlı, tüketerek ve gösterişle varoluşu” tanımlayanın, bilişsel ve
davranışsal yoksun ve yoksul bırakılmışlığında “kendini özgür ve bilen sanması”
egemendir. Bu popüler dünyada, küresel pazarın çıkarlarına işlevsel olan
düşünce, his, ilişki, yapış ve yaşayış tarzına uyum için, köle kitlelerin
kendilerini ve birbirini psikolojik ve fiziksel olarak baskı altında tutması ve
ezmesi egemendir. Bu egemenlik iş yerinden stadyumlardaki ve televizyon
önündeki maçlara kadar günlük yaşamın her biçimi ve anında vardır. Dolayısıyla,
popüler kültür beyin ve pazar yönetimiyle ilgilidir. Popüler kültürün üretimi
ve yeniden üretimiyle küresel bir pazarın siyasal, ekonomik, kültürel,
inançsal, dinsel, tinsel, psikolojik, beklentisel ve davranışsal yapısına uygun
insan tipleri yaratılır ve beslenir. Bu nedenle, popüler kültür bir egemenliği
ve bu egemenliğe arzuyla katılmayı anlatır. Popüler kültür 21. yüzyılda
insanlık durumunun geldiği üzücü noktanın göstergesidir: Popüler kültürün
egemenliğindeki “post-modern” durum, fetişleşmiş kullanımlardan geçerek
fiziksel doyum ve gösterişle değer bulan ve varlığını kendine ve dışına görsel
cehaletle beslenen tüketimle kanıtlayan yabancılaşma, hunhar zavallılık,
kendini ve ötekini ezme durumudur. Popüler pratikler, tanrısını yitirmiş insan kadar
tanrısı olan insanın da meta fetişizminden geçerek tanrısını yeniden buluşudur.
Türban ile T-shirt aynı pazarın farklı bilinç yönetiminden geçerek sunduğu
aynılığı anlatır. Bu aynılık teolojik ve laik düşünsel/ideolojik sömürüyle
beslenen kapitalist pazar yapısında ve bu yapının nicel çoğulculuğundaki nitel
benzerliğinde yatar: Kapitalist biliş yönetimiyle sosyalleşmiş zevkin, rengin
ve biçimin (görünenin) farklılığını insanlar özdeki farklılık olarak
benimsediği andan itibaren artık bilmiş-cehaletin meta sahipliğinden ve
tüketimden geçerek doyum sağladığı hasta psikoloji, birbirini yoksun ve yoksul
bırakma yarışı “insan olma” olur.