Anatolia: Turizm Araştırmaları
Dergisi, Güz 2001, yıl 12, s.
119-134
Sosyal Bilimlerde Pozitivist-Ampirik Akademik
Araştırmaların
Tasarım ve Yöntem Sorunları
İrfan Erdoğan.
Öz
Günümüz
Türkiye’sinde ampirik incelemeler hem akademi hem de akademi dışı yapılarda
artan bir şekilde kullanılmaktadır. Bu makale bu kullanımın pozitivist-ampirik
tasarım ve yöntem açısından bir analizini yaptı. Bu bağlamda, akademik
dergilerde, tezlerde ve diğer mecralarda yayınlanan araştırmalardaki tasarım,
uygulama, istatistik testler, bulgular ve yorumlarla ilgili sorunları akademik
bilgiye katkıda bulunmak amacıyla inceledi. İncelemeye göre, amaç, önem,
kuramsal çerçeve, gerekçeli hipotez ve araştırma hazırlama ve sunma, veri
toplama yöntemi, istatistik kullanımı, sonuç ve değerlendirme, bir araştırmayı
oluşturan temel öğeler arasında bağlantı kurarak sonuçlar çıkartma
bakımlarından makalelerin akademik değerden ve
bilimsel geçerlilikten oldukça yoksun olduğu görülmektedir. Bu nedenle,
araştırmacıları eğitenlerin ve araştırmacıların yöntem konusunda çok daha
bilgili, titiz ve ciddi olmaları gerekmektedir.
Giriş
Türkiye’de akademik hayat,
kendini ve dışını üretim biçimi ve ilişkileriyle, incelenmesi ve çözülmesi
gereken sayısız sorunlarla doludur. Ne yazık ki Türkiye’deki akademik yapıya
özel teşebbüs okullarının katılmasıyla sorunlar çok daha artmıştır: Akademik
hayatın emtialaştırılmasıyla eğitimde amaç ve kaliteyle ilgili soru ve sorunlar
çok daha ciddi bir boyuta ulaşmıştır.
Türkiye’de akademik hayatın
önemli bir yanını oluşturması gereken akademik incelemeler niceliksel bakımdan
az olduğu gibi niteliksel bakımdan kuşku uyandırıcıdır. Akademik emek
desteklenmediği ve teşvik edilmediği gibi, kitap
basım endüstrisinde egemen olan (% 10
telif gibi) sömürgen ve (telifi zamanında ödememe, anlaşmayla belirlenen
sayının gizlice üstünde basma ve kaçak basım gibi) sahtekar ticari kültürle en ucuza gasp ettiği değer
durumundadır. Buna akademik personelin maaşlarının gülünç ve aşağılayıcı bir
düzeyde olduğu eklendiğinde, pek de iç açıcı olmayan bir durumla karşılaşılır.
Türkiye’de egemen olan materyal
ilişkiler yapısı ve iş etiği koşullarında, akademik inceleme yapma gereğini
anlamsız ve yersiz bulan çalışmama kültürü gelişmiştir. Bu kültür özellikle
çalışıp üretme gereği ve zorunluluğu ortadan kalkan profesörlük seviyesinde ve
önlerindeki örneklere bakarak nasıl olsa geçeceklerini varsayan araştırma
görevlileri arasında oldukça yaygındır. Daha kötüsü bu kültür, akademi dışı çevredeki
ilgisizlik ve emeğin sömürüsünün etkisiyle birlikte, akademik alanda
üreticiliği değil üretmemeyi, onun yerine materyal kazanç getiren yan işleri
yapmayı yeğletmektedir. Elbette daima gönüllü kamu hizmeti veren insanlar
vardır ve bunlar niceliksel olarak marjinal de olsa toplumun geleceği için
daima umut vericidir.
Akademik camia, bazı devlet
kurumları, uluslararası firmalar ve kuruluşların incelemelerinin önemli bir
kısmı dahil, Türkiye’de değerli ampirik akademik incelemenin yeterli ve faydalı
olduğu oldukça şüphelidir. Medyanın ve reklam endüstrisinin gelişmesi, turizm,
tanıtma ve halkla ilişkilere verilen önemde kıpırdanışlar sonucu kamu oyu
incelemelerinde elbette artışlar olmaktadır ve daha da artacağı beklenir. Fakat
bu incelemelerin Türkiye gibi az gelişmişliğin çok geliştiği, tüketim
olanaklarının demokrasi sanıldığı, haksız kazançla köşe dönmenin örnek olduğu,
özel mülkiyetin kaldırım ve evinin önüne park etme önceliğine genişletildiği,
kaldırımlara park edilip caddelerde yürüldüğü, iş yerine uğramadan aylık
alındığı, laik müftüyle uyanıp televoleyle ve hırçın bakireyle yatıldığı,
birilerine ve bir yere para aktarmak için araştırma, imaj çalışması, halkla
ilişkiler ve eğitim yaptırıldığı bir ortamda, hem yöntem hem de etik bakımından
büyük sorunlarla dolu olduğu varsayımı oldukça geçerli görünmektedir.
Çeşitli Üniversitelerde çıkan
dergiler, son yıllarda akademik artan bir kıpırdanışın varlığını
göstermektedir. Fakat bu ve benzeri dergilerin akademik değerlerinin
incelenmesi gerekmektedir. Özellikle, tasarım ve yöntem yanında, aynı makalenin
aynısını veya başlığını biraz değiştirerek farklı dergilerde yayınlama,
profesörlerin inceleme yapmaması ve makale yazmaması gibi sorunlar üzerinde
durulması gerekmektedir. Hele Turizm, Otelcilik, Reklam, tanıtım ve Halkla
İlişkiler alanlarında çıkan dergilere bir göz atıldığında, bu dergilerdeki
makalelerin büyük çoğunluğunun amaç, kuramsal çerçeve, veri toplama yöntemi,
istatistik kullanımı ve sonuç ve değerlendirme bakımlarından akademik
değerlerinin ve geçerliliklerinin
oldukça sorunlu olduğu görülür. Bu dergilerdeki makalelerin bu bağlamda
incelenmesi gerekliliği önem kazanır. İncelenmesi gereken bir diğer sorun da,
hakemli dergilerdeki hakemlik sisteminin ideolojik bağnazlık, yanlılık,
hakemlerin yeterince o alanda otorite olmaması, araştırmayı değerlendirebilmek
için bilimsel tasarımı bilmemesi veya yanlış bilmesi veya tasarıma bakmaması,
ampirik değerlendirmelerde örneklem, ölçme ve istatistik bilmemesi veya az
bilmesi, ve makaleyi gereğince incelememesi, ardından hiç bir yardımcı öneri
sunmadan keyfi olarak red veya kabul onayı vermesidir. Buna ek olarak
editörlerin yanlılığı ve hakemlerin
kararlarına uymaması da eklenebilir. Bu ve diğer nedenlerle, “Türkiye’deki
hakemlerin makalelerin yayınlanabilirliliği ile ilgili olarak dünyadaki
meslektaşları ile genellikle örtüşen konularda beklenti içerisinde oldukları”
görüşüne hiç katılmıyorum. Eğer öyle olsaydı, özellikle sosyal bilimlerde
“applied research” ve/veya “administrative research” yönelimli dergilerde
yayınlanan makalelerin belki de yüzde doksanı kesinlikle yayınlanmazdı.
Sempozyumlarda ve çeşitli
toplantılarda sunulan bildirilerin de akademik değerleri ciddi bir araştırma
konusudur. Hele, özel teşebbüsün desteklediği sempozyumlar ve toplantılar, bilimin
ikinci plana itildiği, şirket sistemine övgülerin yağdırıldığı ve siyasal ve
ekonomik güçlerin kendi satışlarını yaptığı “ekmek ve sirk” panayırına
dönüşmektedir.[1]
Ayrıca, Türkiye’de sosyal
bilimlerin gelişmesi ve itibar kazanması, araştırma yöntemlerini bilmeyenlerin,
yarım bilenlerin ve gereği gibi kullanmayanların hem kamu kurumlarına hem özel
teşebbüse yaptıkları incelemeler hem de medyada sunulan incelemelerin
geçerliliği, güvenirliliği, uyduruk olmadığı, amaca ve çıkara göre pişirilmediği üzerinde durulması gereken sorunlar
arasındadır.[2]
Pozitivist-empiricisme
dayanan araştırma tasarımı, özellikle “survey research” Türkiye’de artan bir
şekilde akademisyenler, lisans üstü ve doktora öğrencileri, özel firmalar ve
kamu kurumları tarafından kullanılmaktadır. Bu eleştirel değerlendirme,
yukarıda sunulan durumlardan, varsayımlardan ve kuşkulardan hareket ederek ve
akademik dergilerde, tezlerde ve çeşitli kaynaklarda yayınlanan araştırmalarda
görünen metodoloji ve istatistik kullanımı hataları üzerinde tartışma sundu ve
araştırma tasarımı, uygulaması, istatistik testler, bulgular ve yorumlarla
ilgili sorunları irdeledi. Değerlendirmenin amacı, önemli yanlışlıkları işaret
ederek, metodolojinin doğru kullanımı yönünde yardımcı bilgileri ve
açıklamaları sunarak akademik alana katkıda bulunmaktır. Değerlendirme
pozitivist-empricismin epistemolojik yapısının eleştirisi üzerinde durmadı, bu
çerçevede hazırlanan tasarım ve kullanım sorunlarını, aynı kuramsal çerçeveden
hareket ederek analiz etti.
Sunumu yaparken otoriteye başvurarak doğruluğumu kanıtlama
gereği duymadım, çünkü kendi akademik becerisi ve bilgisini bir kenara itip,
daima kendi akademik değerini başkalarından geçerek kanıtlamak, az
gelişmişliğin yaratılmış az gelişmişlik özelliklerinden biridir. Elbette
akademik bir araştırmada sorun biçimlendirme, kuram ve ilgili incelemelerle
ciddi bir tasarım kurulması gerekir. Fakat amaç “çok otoriteye” dayanarak
kendini kanıtlama değildir ve olmamalıdır. Benzer şekilde bir makalenin değeri
tanınmış otoritelere başvurmasına ve bir sürü alıntılarla yapılan göz boyamaya
göre değil, kendi sistemli ve tutarlı analiz ve sentezine göre ölçülmelidir.
Makalenin akışı ampirik tasarımının genel metodolojik
sıralamasına göre yapıldı. Bu bağlamda önce araştırma tasarımında “sorun
formülü” soruları ile başlandı ve bunu kuramsal çerçeve, ilgili incelemeler,
araştırma soruları veya hipotezler, yöntem, bulgular ve kaynakça takip etti.
Her tasarım aşaması hatalar, tutarsızlıklar, eksiklikler, yanlış kullanma ve
yanlış uygulamalar bakımından incelendi ve olması gereken üzerinde duruldu.
Böylece ciddi akademik girişimde bulunmak isteyenlerin bilgilerine katkıda
bulunulmaya çalışıldı.
Sorunlara verilen örneklerin kaynakları, bunu yapan
araştırmacılar birincil sorumlu olarak görülmediği ve birincil sorumluluğun
eğitim sisteminde ve bu sistemin bir parçası olan editörlük ve “hakemlik
sisteminin” iş yapış biçiminde olduğu için verilmedi. Ayrıca verilen örnekler
sadece o örneğin alındığı makaleye özgü değildir; diğer makalelerde de aynı veya
benzer sorunlar vardır. Bu bağlamda, amaç araştırmacıları suçlamak değil, daha
dikkatli ve sorumlu bir akademik üretim gerekliliğini vurgulamaktır. Ancak bu
yolla, anlamlı bilimsel girişim yapılabilir.
[1]
Uluslararası bir çevre sempozyumunda İstanbul ve çevresindeki
gecekondularda halka dağıtıldığı övgüyle
söylenen bir “çevre oyunu” çevreyi kimin ve nasıl kirlettiği ve çözümün ne
olduğu hakkındaki bilinç yönetimi taktiği oldukça ilginç: Çevreyi kirletenler
bilgisiz ve eğitimsiz halk ve çözüm de bunların eğitilmesi.
[2]
Benim hem özel teşebbüs hem de kamu kurumlarında kazara gördüğüm araştırmaların
hiçbirinin en küçük bir akademik değeri olmadığı gibi, “äpplied research” veya
“ädministrative research” karakterine bile sahip değiller.