Gerçi birkaç öğrenciye burs vermek için bir
banka hesabında yeterince para ayırdım. Fakat daha fazla sayıda öğrenciye burs
vermeme katkıda bulunmak için eft ile (alıcı: irfan erdoğan, açıklama: burs hesabına öğrencilere burs vermeye katkı,
İban no: TR16 0013 4000 0066 4697 7000 01
para gönderenlere, istedikleri kitabımı/kitaplarımı teşekkür için bedava göndereceğim.
İban no: TR16 0013 4000 0066 4697 7000 01
para gönderenlere, istedikleri kitabımı/kitaplarımı teşekkür için bedava göndereceğim.
Burs vermeme katkıda bulunacak durumda değilseniz, bana adresinizi yazarsanız, size istediğiniz kitabı bedava gönderirim.
ÖNCE EFT GÖNDERİN. SONRA EPOSTAMA İSTEDİĞİNİZ KİTABIN ADINI ve adresinizi yazın. epostam: erdogan.irfan@gmail.com (isterseniz telefon edebilirsiniz: 536 957 2447)
ÖNCE EFT GÖNDERİN. SONRA EPOSTAMA İSTEDİĞİNİZ KİTABIN ADINI ve adresinizi yazın. epostam: erdogan.irfan@gmail.com (isterseniz telefon edebilirsiniz: 536 957 2447)
1. Diktatörlüğün
Medyası (2018; yeni basıldı)
2. Televizyon haberleri:
Kirletilmiş ruhun günlük gıdası (2018 yeni basıldı)
3. Pozitivist Metodoloji ve
Ötesi
4. İletişimi Anlamak
5. Teori ve Pratikte
Halkla İlişkiler
6. Kapitalizm, Kalkınma, Post
Modernizm ve İletişim
7. Sinema ve Müzik
8. Ampirik Araştırmalarda
sorunlar
9. Media and Ethics
10. Çevre Sorunları
11. Ekoturizm
NEDEN ve NASIL?
Başlangıç olarak birkaç üniversite
öğrencisine burs vermek istedim. Bunun için irfan Erdoğan Öğrenci Yardım Vakfı
adıyla bir vakıf kurma girişimine başladım. Epey karmaşık bir süreç, ama inatla
her aşamada önüme çıkan sürprizlerle gelen sorunları çözmeye başladım: Bu
sürprizlerin önemlilerini sıralayayım:
1. Yardım
vakfı kurmak için en az 60 000 (altmış bin) lira bankaya Vakıf için yatırmak
gerekiyormuş. Onu yaptım.
2. Vakıf
senedi hazırlanıp noterde tasdik ettiriliyormuş. Eh, birkaç yüz liraya falan
olur düşüncesiyle gittim noterlere. En az 1200-1500 lira olur dediler. Ona da
tamam dedim.
3. Ben vakıf kurunca vergi
verilmez sanıyordum. Evet öyle, ama vakfın vergiden muafiyeti için en az 550
bin lirası olması gerektiğini ve bazı diğer koşullar olduğunu öğrendim. İlgili
birileriyle konuştuktan sonra, güçsüzsen ve vakıf kuracaksan vergi ödersin,
güçlüysen (ve vergi kaçırmak ve de diğer bazı kirli işler yapmak istiyorsan)
vergi falan ödemezsin hem de mali destekler de alırsın.
4. Vergi
vereceğimi öğrendikten sonra, bana defter falan tutulması gerektiğini ve bu işi
muhasebecinin yapmasının gerektiği söylendi. Tahmini ne kadar dedim: Ayda 400
lira kadar dediler. Dört yüz liraya ayda bir öğrenciye bur veririm dedim.
Yanıt, "muhasebeciler de kazansın" oldu. Muhasebeci zaten kazanıyor!
5. İlgili yerlerden benden
yeni noter işleri (imza yetkisi gibi şeyler) eklediler. Noter ve devlet
“mahallenin köşebaşına yola taş dizerek gelip geçenden taşın üzerinde atladı
parası alan yeniçeriyi kıskandıracak yollarla harçlar, vergiler, düzenleme
ücretleri ve bir sürü ücretler aldığı için kafam iyice bozuldu: Onlara niye
para vereyim ki, onlara vereceğimi bir öğrenciye veririm.
6. Tüm kitaplarımın tüm gelirlerini,
kitapları bastırmak için harcadığım para dahil, vakfa bağışlayacağımı ve
böylece vakfa gelir sağlayacağımı ve daha çok sayıda öğrenciye burs vereceğimi
düşündüm. İlgili yerlerden benden yeni noter işleri (imza yetkisi gibi şeyler)
eklediler. Noter ve devlet “mahallenin köşebaşına yola taş dizerek gelip
geçenden taşın üzerinde atladı parası alan yeniçeriyi kıskandıracak yollarla
harçlar, vergiler, düzenleme ücretleri ve bir sürü ücretler aldığı için kafam
iyice bozuldu: Olur da bu kadar olmaz.
7. Kitaplarımın satılması ve vergiden muaf
olması ile ilgili olarak, “eser” olduklarını belirten bir yazıyı Kültür
bakanlığından alıp vergi dairesine vermem gerektiği söylendi. Bakanlığa gittim.
“Kaç kitap var” diye sordu memur. 13 kadar dedim. Eser olduğu yazısı için “her
biri için 143 küsür lira ödemem gerektiğini söyledi. Yani, en son iki kitabın
biner tane basımına 15 bin lira verdim. Şimdi her biri için % 14.3 “eser
olduğu” yazısı almak için vereceğim. Zaten vergisi % 17 lira.
"eserdir" yazısını alıp vergi dairesine gittiğimde, dilekçe için de
para isteyeceklerdir. Yani, her adımda bir şekilde soyulduğumu hissetmeye
başladım, ben “hayır işi yaparsan” meşrulaştırılmış-soygun/haraç çok az olur
sanıyordum.
8. Sonunda,
parayı defter tutma, muhasebeci gibi şeylere ayda 400-500 lira verme ve her
adımda meşrulaştırılmış haraç alanlara verme yerine, öğrencilere veririm
diyerek vakıf kurmaktan vazgeçtim.
9. Onun yerine, bankaya ayırdığım 60
bin lira ile başlangıçta üç öğrenciye, her birine ayda 500 lira
tutarında bursu kendim doğrudan vermeye karar verdim.
10. Kitaplarımı da dağıtıcıya verip
satma işine girişmiştim. geçmişte, Kaynak, Ümit ve İmge kitabevi dışında
kitaplarımı bastırdığım kitapçılardan telif kontratı imzaladığım halde
hiçbir para alamadım. Bu nedenle kardeşim kişisel bir kitap basım şirketi kurdu
ve dağıtıcılara verdi. Ama “iş adamı olma” bilgi, yetenek ve beceri
yokluğu nedeniyle, kitaplar satıldı, ama zarar edildi. Kardeşim işi
bıraktı.
11. Öğrencilere burs verme kararından sonra, bursa
katkı için kitaplarımı satmayı düşündüm. Ayrıca iki tane de yeni kitap
bastırdım. Dağıtım işinde sürekli “dürüstçe ve gereği gibi işler yapılmadığı
için, güvenilir yol aradım. Güvenilir olanlar da büyük dağıtıcılar. Büyük dağıtıcılarla ilgili topladığım bilgi beni şaşırttı: Büyükler bireysel olarak kitap bastıranlar ve küçüklerin kitaplarını dağıtmak istemiyorlar. “Sanki mal ellerinde kalacakmış ve çürüyecekmiş veya imajları sarsılacakmış --bu olabilir-- gibi, küçük sayıdaki şeyleri satmaya da tenezzül etmiyorlar. “Neden?” diye sorduğumda, “büyük dağıtıcılar uğraşmak istemiyor” gibi yanıtlar verildi. Buna benzer bir yanıtı da “özel üniversitede bölümü büyütmek istemeyen” bir bölüm başkanından aldığımda ağzım açık kalmıştı. ” “Uğraşmak istememek de ne demek? Belki de, kolayca para/maaş kazanılıyor; terleyerek kazanmak gibi bir niyet yok. Yahut ta, para “başka destekler” yoluyla kazanılıyor. Bir kapitalist ülkede böyle bir şey düşünen yöneticiyi, kapitalist hemen işten atar. Ama kapitalistimsi yapılarda kapitalisti de yöneticisi de aynı ortamın "benzer malı" olduğu için, kendilerince "işler tıkırındadır". Basmayı ve satmayı kabul eden küçük yerler de, genellikle zor durumda oldukları için, “ne vururlarsa kar” diyerek “hocam cumartesi gel telifi/parayı vereyim” diye "hiç gelmeyen o cumartesi" işiyle işlerini yürütüyorlar. Bundan elbette, arada bir dürüst olan çıkarsa, onlar zarar görüyor.
12. Zaten dağıtım şirketleri %35 ile % 50
kadarının kendilerine ayırıyorlar. (Telif haklarının, yazar haklarının ve yazarak geçinme gibi şeylerin ne tür "gasplar" olduğunu anladım böylece).
TÜM
YUKARIDAKİLERİ BİR ARAYA GETİRİNCE, KİTAPLARIMI SATTIRMAKTAN DA VAZGEÇTİM.
ONUN YERİNE, DAHA FAZLA SAYIDA
ÖĞRENCİYE BURS VEREBİLMEME YARDIM ETMEK İÇİN BURS HESABINA PARA YARDIMI
GÖNDERENLERE TEŞEKKÜR İÇİN İSTEDİKLERİ KİTABI
BEDAVA GÖNDERECEĞİM.
AYRICA, "BENİM KİTAP ALACAK DURUMUM YOK" DİYENLERE BEDAVA GÖNDERECEĞİM. (Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde, böyle yapıyordum. Birinde üç öğrenci geldi ve bedavadan üç ayrı kitap aldılar (9 kitap) ve çıktılar. Hatırlamadığım bir nedenle, ben de arkalarından çıktım. Biraz ileride merdivenlerde inerken, aralarında "benim ne kadar enayi olduğumdan" bahsediyorlardı, çünkü ödeyecek durumumuz yok diye beni kandırmışlardı. Dolayısıyla, kandırılmaya ve enayi olmaya açığım! Gerekirse, posta/kargo parasını da öderim. FAKAT ELİMDE SINIRLI SAYIDAKİ KİTABIN GERÇEK İHTİYACI OLANA GİTMESİNİ İSTERİM. BU NEDENLE, DURUMUM KÖTÜ DİYENLERİN BANA ŞU BİLGİLERİ VERMESİ GEREKİR: Adı ve soyadı, Cep telefonu, Eposta, Devam ettiği okul, fakülte ve bölümü, sınıfı ve ekonomik koşulunu açıklayan bir epostayı bana göndermesi gerekir (Okula gittiği yerde İkamet durumu, yaptığı herhangi bir iş, yaz aylarında ne yaptığı, sigara içiyorsa, bırakmayı hiç düşünüp düşünmediği, nasıl geçindiği, ailenin ortalama aylık geliri, baba veya annenin adı ve telefon numarası gibi bilgiler).
AYRICA, "BENİM KİTAP ALACAK DURUMUM YOK" DİYENLERE BEDAVA GÖNDERECEĞİM. (Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinde, böyle yapıyordum. Birinde üç öğrenci geldi ve bedavadan üç ayrı kitap aldılar (9 kitap) ve çıktılar. Hatırlamadığım bir nedenle, ben de arkalarından çıktım. Biraz ileride merdivenlerde inerken, aralarında "benim ne kadar enayi olduğumdan" bahsediyorlardı, çünkü ödeyecek durumumuz yok diye beni kandırmışlardı. Dolayısıyla, kandırılmaya ve enayi olmaya açığım! Gerekirse, posta/kargo parasını da öderim. FAKAT ELİMDE SINIRLI SAYIDAKİ KİTABIN GERÇEK İHTİYACI OLANA GİTMESİNİ İSTERİM. BU NEDENLE, DURUMUM KÖTÜ DİYENLERİN BANA ŞU BİLGİLERİ VERMESİ GEREKİR: Adı ve soyadı, Cep telefonu, Eposta, Devam ettiği okul, fakülte ve bölümü, sınıfı ve ekonomik koşulunu açıklayan bir epostayı bana göndermesi gerekir (Okula gittiği yerde İkamet durumu, yaptığı herhangi bir iş, yaz aylarında ne yaptığı, sigara içiyorsa, bırakmayı hiç düşünüp düşünmediği, nasıl geçindiği, ailenin ortalama aylık geliri, baba veya annenin adı ve telefon numarası gibi bilgiler).
"KİMSE BİR ŞEY GÖNDERMEZ" DİYORLAR. UMURUMDA DEĞİL. BEN YİNE KENDİ ÇABAMLA VE İMKANLARIMLA AMACIMI GERÇEKLEŞTİRİRİM.
KİMLERİN YARDIM YAPTIĞI
İSİMLERİYLE BU WEB SİTEMDE SÜREKLİ YAYINLANACAKTIR.
Umarım mahallenin köşesinde bizim
güvenliğimizi koruyan hançerli yeniçeriler “kitap için bağış gönderiyorlar,
bağış vergisi vermen gerek demez. Kitap gönderiyorsun, onun için de damga pulu
ve harç ve de a, b, c, d vergileri ödemen de gerekir demezler. Yani, yola taş
dizen ve "taşın üstünden atlama ve benim güvenliğimi koruma parası"
alan yeniçerilerin yolumu elli kez kesmeden mahalleme ve evime gitmeye
çalışıyorum. Ama başarısızım, çünkü başarı koşullarının ve olanaklarının
hiçbirini ben kontrol edemiyorum. Herhalde bireylerin bursa yardım için
gönderdiği birkaç kuruş için yeniçeriler beni daha fazla
"korumazlar"!. 2018 yılındaki değişikliklere göre, her seferinde
eşine, dostuna, arkadaşına, çocuğuna veya birilerine verdiğin
paranın/bağışların dört bin küsüre kadarı için vergi yok. Dolayısıyla bu
bağlamda yeniçerilerden kurtulduk. (eğer baban veya birisi sana bir
seferinde beş bin lira verirse "intikal" oluyor ve dört bin küsürün
üstündeki miktar için vergi --meşrulaştırılmış haraç da diyebilirsin--
ödüyorsun. Bin bir tür vergi kesildikten sonra elinde kalan paraya bile göz
dikiyorlar ve her fırsatta bir parçasını elinden alıyorlar. Alanların bir kısmı
da bir kısmını bunu devlete vermesi gerekirken, vermiyor bile).
DENEYİMİNİ
PAYLAŞMAK VEYA YOL GÖSTERMEK İSTEYEN OLURSA, BANA TELEFON EDEBİLİR: 536 957
2447