KİTLE KÜLTÜRÜNDEN POP KÜLTÜREL TERÖRE
Popüler kültür, kitle kültürünün somut şekillerinden biridir. Kitle kültürü tekelci kapitalizmin hem mal hem de imajlar satışını yapan, uluslararası pazarın değişmelerine ve ihtiyaçlarına göre biçimlenip değişen, önceden-yapılmış, önceden kesilip biçilmiş ve paketlenip sunulmuş bir kültürdür. Bu yolla kapitalizm, kitleleri ücretli köle olarak kullanarak “kitlelerin tüketimi için” üretim yaparak h em pazarını genişletir ve canlı tutar hem de etkin bir bilinç yönetimi yapar. Popüler kültür kitle kültürü pazarında en hızlı değişen en popüler ürünleri ve tüketimleri anlatır. Popüler kültürde son zamanların en popüler olanları siyasal ve ekonomik yönetim alanında, örneğin özelleştirme, demokratikleştirme, post-modernlik ve deregülasyondur. Bu tür popülerlik kalıcılık ve süreklilik arayan bir karaktere sahiptir. Popüler kültürde, aynı zamanda, sürekli kalıcılıkla değil, sürekli değişimle süreklilik aranır: Müzik alanında, popüler olanlar her hafta değişen “top 10” içine girenlerdir. Giyimde popülerlik mevsimsel değişen modayla gelen güdümlü tercih ve yaşamdır. Yeme ve içmede Pepsi ve Coca Cola; Marlboro ve Kent; Pizza Hut, Pizza King, McDonalds ve Burger King arasındaki yarış “özgür seçim” için tüketici kazanma yarışıdır.
Popüler kültür en çok alınıp satılan mal ve ilişkidir. Egemen ilişki “satın al ® kullan ® at ® satın al” veya “satın al ® tüket ® satın al” çemberi içinde döner. Popüler kültür kullanım ve tüketim kültürüdür: Popülerin üretiminin ilk safhasından son-kullanım safhasına kadar her safhasında kullanım ve tüketim vardır. Popülerin yaratılmasında, diğer popülerler de kullanılır: Popüler spor; popüler sporcu ve sanatçılar; popüler yapılan düşünceler, popülerleştirilmiş anneler ve kaynanalar; popüler televizyon ve televizyon programları; popüler magazin ve dergi kahramanları; elbette zaman ve dil sınırlarını aşan popülerlerin en popüleri seks ve seksüel umut satışıdır... Popülerlerle paketlenmiş popüleri, tüketiciler alır ve popüleri boğazlarına takarlar, saçlarına ve yüzlerine sürerler, midelerine indirirler, üstlerine giyerler, kulaklarına ve vücutlarının başka yerlerine takarlar, ayaklarına giyerler. Bu yolla popülerin popülerleştirilme sürecini tamamlarlar. Bu tamamlamada, tüm pazar mekanizması memnun gülümser; popüler makyajı bittiği için, kendi olmayan kendini kendine ve başkalarına göstermeme telaşındaki popüler kullanıcı popüler makyajını alıncaya kadar popüler tedirginlik ve huzursuzluk yaşar; popülerini alır, sürer ve kendini bulur; mutlu gülümser. Aynı şeyi her gün pazar mekanizması ve popüler kullanıcı yapar. Popüler pazar, kullanım maddesine bağımlı duruma gelmiş popüler kullanıcının özgürlüğü propagandasını yapar sürekli. Yıllardır bir kez bile kendine kendi olarak bakmadan korkan popüler kullanıcı, kendini kendinden alan popülerlerden birine kurtarıcı olarak sarılıp özgürlüğünü ifade eder: Kendi sandığı, kendi olmayan, önemli kendi olur. (Erdoğan, 1999b).
Popüler kültür ücretli kölelikte aynı anda düşünsel ve davranışsal köleliğe davet, çekme, talim, alışma, alıştırılma, boyun sunma ve boyun sundurmadır. Temel yaşam olanaklarından mahrum bırakılmış insanların bu olanakları elde edebilmek için sermayenin sömürü ve kar yarışına katılmalarıdır. Yani, popüler kültür ücretli köleliğin çalıştırma, ezme ve ezdirme kültürüdür: Popülerdir çünkü egemen olan ve her gün tekrarlanan odur. Bu kültürde kölelere verilen popüler seçenek, üretim kararında bir işte çalışma veya işsiz kalmadır. İşsizlik çok olmasına rağmen popüler değildir. Yaşandığı ama tercih edilmediği için mi dersiniz? Ücreti kölelik, işte herkesin katıldığı temel ilişki biçimi olmasına rağmen popüler olarak nitelenmez. Hatta adından bile bahsedilmez. Zorunlu olarak tercih edildiği ama sevilmediği için mi?
Popüler kültürün ideolojisi özel teşebbüsün sunduğu yapış biçimini meşrulaştırır ve evrenselleştirir.
Popüler kültüre katılanların bazılarının “ben istediğimi yapıyorum, kendi tercih ve zevklerimi kullanıyorum” gibi iddialarla gelen söyleminde cehaletin bilgiçlik taslaması egemendir: Kölenin özgürlük ve bağımsızlık iddiası.
Popüler kültür burjuva bayağılığının kendini modern ve uygar olarak sunmasıdır.
Popüler kültür sermaye düzeninin “dostça faşist” zorbalığının medyadan ve kişiler arası ilişkilerden geçerek kendini demokratik olarak satma pratiğidir: Seçim olursa, oy verirsen ve temsilciler seçilirse demokrasi olur. Dolaysıyla seçime katılmalısın. Saçına bilmem ne firmasının bilmem ne ürününü sürmelisin, bilmem ne marka parfümü kullanmalı, ruju sürmeli, gömleği ve pantolonu giymelisin; çünkü ona “sen değersin” demek, aynı zamanda, bunları yapmazsan değer kazanamazsın, hiç bir şeysin, değersizsin demektir. Bu popüler faşizm insanlar arasında konuşularak, hayranlık ifade ederek, yüceltilerek ve markayı diğer insanların gözüne kaka kaka kullanarak yaygınlaştırılır. Bu dostça faşizm kendini doğru, çağdaş, iyi ve haklı olarak tanımlar ve popüler kültürel pratiklere katılmayanı hor görerek kendi gibi kullanmayan ve tüketmeyen üzerinde baskı kurar. Popülerin sürüleşme ve benzerlik getiren düşünsel yapısı ve davranış kalıpları yoluyla standartlaştırılmış insanı o denli geri zekalılaştırılmıştır ki, popülere üreterek ve tüketerek katılmayı özgürlük, özgür tercih, “ben istediğimi ve sevdiğimi yapıyorum” olarak niteler; dolayısıyla kendi ve kendi gibilerin kölelik koşullarını düşünsel ve davranışsal olarak yeniden üretir.
Popüler kültürde değersiz olan şey “emtia olmayan” ürün ve popülere katılmayan kişidir. Bunun başta gelen nedeni, popülerliği üreten ve yaygınlaştıran güç merkezinin kimliğindir. Eskiden, popüleri (halk ozanını, halk öyküsünü, halk ağıtını) günlük pratikleriyle üreten ve tanımlayan güç halktı. Bugün popüleri tanımlayan ve üreten güç, popüler adıyla mal ve bilinç satışı yapan moda, soda, oyuncak, turizm, kültür ve eğlence endüstrileridir. Bu endüstrilerin biçimlendirdiği popüler kültür kendi materyal temelini yansıtır. Meyvenin çürüğünü el çabukluğuyla müşteriye kakalayan semt pazarındaki satıcıyı çok geride bırakacak kadar sahtekar ve dolandırıcıdır: Heterojenlikten, SEN’in SEN olduğundan bahseder: Aslında sen sana baktığında, SEN senden geçerek oluşan tüketim ve moda kültürünün standartlaşmış ve homojen yapısını görürsün. Standartlaşmada SEN standart oldukça sensin. Big Mac ancak Big Mac’lerle Big Mac’tir. SEN standart oldukça değer kazandığını sanıp değersizleşir ve yoksunlaşırken, McDonalds standardı sattıkça zenginleşir.
Popüler kültür mekaniksel ve elektronik çoğaltmayla niceliksel fazlalık ve niteliksel yoksulluğun kültürüdür. Bu yoksulluktan geçerek kapitalist pazar yapısı materyal zenginlik elde eder ve güç kazanır.
Popüler post-modern kültürün popülerliği, çok uluslu şirketlerin egemenliğini heceler: Popüler post-modern ile post-emperyalizmin ve sömürünün bilim, sanat, müzik, siyasal yollarla satışı yapılır.
Popüler kültür egemenlik ve mücadele alanıdır. Köleliğimize irademiz dışı gönüllü katılarak üzerimizde kurulan egemenliğin gerçekleşmesini sağladığımız ve aynı zamanda mücadele verdiğimiz alandır. Popüler kültür günümüzdeki koşullarda kaybedilmiş bir alandaki egemenlik ve mücadeledir. Günümüzde popüler kavramı işgal edilmişliği ve gasp edilmişliği anlatır.
Popülerin gaspından önceki popüler kültür çoğunlukla egemenliğe karşı direnenlerin direniş kültürüydü. Ezilenlerin daha iyi dünya umutlarının, bu yönde direnişlerinin ve mücadelelerinin ifadesiydi. Köroğlu destanı, zengine varmayı reddeden ve yoksul sevgilisini seçenlerin destanları, Anadolu ağıtları, ağalara, paşalara ve devlete karşı direnen yoksulların ve haksızlığa uğrayanların dağa çıkış ve mücadele öyküleri gibi. Gelişmiş kapitalist ülkelerde ve bu ülkelerin boyunduruğu altında yaşamlarını kapitalist yaşam ve düşünü biçimine göre düzenlemeye yöneltilen ülkelerde, popüler kültür muhalefet karakterini büyük ölçüde kaybetmiş ve sınıf egemenliğinin aygıtı haline dönüştürülmüştür. Popüler kültür, kitle iletişim araçlarıyla üretilen, yayılan ve yaygınlaştırılan kitle kültürü içine çökertilmiştir.
Popüler kültüre ilişkin değerlendirmelerin çoğunda sorulan temel soru, popüler kültürün, modern kapitalist toplumlarda egemenliğe karşı direniş mi yoksa çanak tutma olarak mı değerlendirilebileceği sorusuydu. Başka bir anlatımla, popüler kültür insanların maddi ve ideolojik baskıyı askıda tutabilecek bir araç olarak mı işlev görmektedir, yoksa bu baskıyı harekete geçirip perçinlemekte midir?” (Rowe, 1996: 22). Yukarıdaki açıklamalarla bu soruya verilen cevaba Mattelart ile devam edelim: “Mattelart’a göre popüler kültür direnenlerin, egemenliğe karşı mücadele edenlerin kültürüdür. Bu kültür kendi başına var olmaz. Egemen kültüre karşıtlık sürecinde oluşur ve tanımlanabilir. Kitle kültürü üretimi, popüler kültürün ürün ve pratiklerini gasp edebilir, kendine mal edebilir, onları mitlere döndürür ve böylece diğer sınıfların etkinliğine dayanan kendinin egemen işlevini biçimlendirir. Daha geniş anlamıyla, egemen pratiklere karşıt yapılan sürekli mücadelenin yapılış biçimlerini içerir” (Alemdar ve Erdoğan, 1994: 112). Mattelart ne yazık ki, burada popüler kültürü halkın ve direniş kültürü çerçevesi içinde ele almaktadır. Artık “popüler” kavramı halka ait değildir; kapitalist endüstrilerin mülkiyetine geçmiştir. Ne yazık ki, popüler kültür artık endüstrinin ürettiği popüler materyali kullanma, popüler eğlenceye katılma, popüler bilince sarılma ve kapitalist popüleri tüketme pratiği anlamınadır.
Ulusal Kültür, Egemen Kültür, Alt-Kültürler
Ulusal bir kültürün varlığı ancak böyle bir kültürü tanımlayan öğelerin varlığına bağlıdır. Ulus egemen bir ekonomik ilişkiler yapısının oluşturduğu siyasal bir birimdir. Birden fazla kültürleri içinde barındırdığı için ulusal kültürden bahsedilemez. Bu nedenle örneğin Amerikan kültürü denildiğinde, aslında egemen bir endüstriyel yapının (kapitalist pazarın) kültürü anlaşılmalıdır.
Bir ülkede ulusal kültür adıyla bir sınıf egemenliğinin diğer grupları birleştirmesi ve cinsiyet, ırk, yaş, beceri, din, inanç ve siyasal yönelime göre yönetmesi (ve ezmesi), toplumsal üretim tarzının ve ilişkilerinin doğasına göre değişir. Yasal ve siyasal alanda bu egemen kültürel yapının etkisi, örneğin siyasal süreçlere katılma, seçme ve seçilme, yasa önünde eşit muamele görme, serbestçe inançlarını ifade etme ve kültürel pratiklerini yapabilme hakları ve olanaklarının sağlanmasında görülür. Ekonomik alandaki etkisi işe alma ve işten çıkartmada, iş açmada, yükselmede, serbestçe ekonomik etkinliklerde bulunmada kendini gösterir. Bu egemen kültürel yapının diğer kültürler üzerindeki etkisi kültürel baskı, değerden düşürme, değersizleştirme, kültürel kimliğinden etme, kültürel kimliğini bozma veya yozlaştırma, kültürel bakımdan güçsüzleştirme, zayıflatma, pasifliğe itme, küçük düşürme, şiddete başvurma, yerel kültürleri ortadan kaldırma gibi biçimlerde olur.
Küresel pazarda kapitalist pazar kültürü dünya çapında egemenlik kurarken (kültürel küreselleşme), aynı zamanda yerel kültür, üst ve alt-kültür, dini inançlara göre kültürler, çok dillilik, kobi kültürü gibi biliş yönetimiyle küresel-yerellik (glocalism) fikri pompalanmaktadır. Böylece egemen gerçekler ile hayaller kasıtlı olarak birbirine karıştırılmaktadır.