İçinde: İçinde, N. Güngör (1999)(der.) Popüler Kültür ve İktidar, Ankara:
Vadi. s. 18-53.
POPÜLER KÜLTÜR:
KÜLTÜR ALANINDA
EGEMENLİK VE MÜCADELE
İrfan Erdoğan
Bu niteliksel
incelemede, önce popüler kültürün ne ve kimin için olduğu tartışması yapılacak
ve bu sırada, popüler kültür yaklaşımlarında, bu kitapta sunumları olan bazı
isimler dahil, önemli aydınların popüler kültür ve kültür alanında mücadelede
nereye düştükleri (hangi pozisyonu tuttukları) belirtilecektir. Gerçi sunumda,
başlıklar ve alt-başlıklar kullanıldı; fakat, her başlık bir öncesi veya
sonrasından kopukluğu değil, birbiri içindeliği ve devamlılığı anlatır. Bu
nedenle tekrar duyusu veren anlatımlara rastlanabilir; fakat yakından
bakılırsa, birbiri içindelikte, birbirini tamamlayan ve destekleyen
bağımlılıklar görürüz.
I.
KÜLTÜR VE İNSAN YAŞAM BAĞI
Kültür veya popüler
kültür dendiğinde, ilk akla gelen insan ve yaşamındaki belli bir oluşum, belli
bir yandır. Bu yan da sanatta ve insan davranışında ince ve güzel olan içine
indirgenir. Dolayısıyla, kültür, kendi içinde bağımsız bir veya birkaç alan
(örneğin tiyatro, film, resim sanatı, ağaç oyma, mimarlık) içinde
sınırlanmıştır. Kültürü kesinlikle toplumsal yaşamın belli bir alanına (örneğin
sanat ve edebiyata) sıkıştırmamak gerekir. Kültür insanın toplumsal yaşamının
her alanındaki kendisini ve kendisinin olanı (veya olduğunu sandığını)
ifadesidir; çünkü kültür, insanın kendi yaşamını, geçmişten gelen tecrübeler ve
birikimlerle ve kendinin yarattıklarıyla nasıl ürettiğini anlatır. İnsan
kendini nasıl üretiyorsa, bu üretme yolu onun kültürüdür. Bunun anlamı tek ve
yeknesak bir kültürün (örneğin Amerikan, Türk veya Alman kültürünün) olduğu
değildir. Kültür, oluş yerinin ve yapılış biçiminin özelliklerine göre,
siyasal, ekonomik, sosyal, eğlence, dinlenme, aristokrat, işçi sınıfı, gençlik,
müzik, sanat, aile, köy, kent, başkaldırı, boyunsunu, arkadaşlık, dostluk,
çevre ve teknolojik kültür gibi gruplara ayrılabilir. Anadolu tek yeknesak bir
kültürün değil, tarihler boyu ve günümüzde, birbirinden belli farklılıklar
gösteren kültürlere sahiptir. Bu farklılık, insanların bellli zamanlarda ve
belli koşullarda kendi varlıklarını üretmede “yaşamlarını yapış yolları” farkıdır.
Kültür, dolayısıyla, belli bir topluluğun belli zaman ve koşullarda üretim
biçimindeki sosyal kişiliğidir.
Anadolu kültürleri
örneğiyle, “insanların yaşamlarını yapışlarına’ tarihi gelişimde ne olduğunu
çok özlüce belirtelim: Anadolu’da insanın “yapış” biçiminde, eskiden, yaptığı
(maddi veya maddi olmayan üretilen ürün) ile bu ürünü açıklama (sembolsel ve
kültürel anlatım) arasında doğrudan bir ilişki vardı. Süslü bir ağaç kaşık,
kullanım ve sanatın birliği, beraberliği ve birbirini tanımlamasıydı. Süslü bir
şimşir kaşık, aynı zamanda, kullanıcısı ağalar ve beylerle, egemen bir gücün
simgesiydi. Fakat hiçbir zaman, ticariliği ve ticaret kültürünün üretimini
anlatmıyordu. Zamanla, ‘insanın
yaşamını yapış yolu,” yapış olanakları mülkiyet haklarıyla birlikte birkaçın
“malı” oldu; çoğunluk bu olanaklardan yoksun bırakıldı; bu olanaklar ile
çoğunluğun ilişkisi, işçi ve satın alıp tüketici biçimine dönüştü. Daha kötüsü,
kültürel anlatımda “sanat için sanatla” ve sanatın ve kültürün
ticarileşmesiyle, amaç değişimleri oldu. Anlatımda amaç, aynı anda, hem egemen
bir kültürün yaşam ilişkisinin gerçeğini anlatırken, hem de sosyalleştirilmiş
içsel (psikolojik ve sahte anlamda ideolojik) yeniden-anlamlandırmalarla
egemenliğin sağlanması, baskı ve yönetime dönüştü. Elbette, bu dönüşüm
sırasında, kontrol eden egemenliğe karşı tepki kültürleri de gelişti.
Günümüzde, kültür, kitle kültürü, popüler kültür, ideoloji, ekonomi, siyaset,
sanat, iş ve eğlence, hepside birbiri içinde ve birbiriyle sıkı sıkıya
bağıntılıdır.
İster popüler, ister
kitle veya sınıf kültürü olsun, isterse bir materyalin veya materyal olmayanın
üretimi olsun, kültürle üretilen, belli biçimdeki materyal yaşam ve bu yaşamın
ideoloji ve bilincidir. Yaşamın ideolojisi ve bilincinin üretimi de, materyal kültürün
üretim özellikleriyle beraber gider, onun tarafından belirlendikten sonra,
onunla etkileşime başlar. Bu etkileşim sürecinde, sadece egemen kültürler
yeniden-üretilip sürekliliği sağlanmaya çalışılmaz, aynı zamanda, karşıt olan
kültürler üretilir ve mücadele verirler. Dolayısıyla, örneğin Franfurt Okulunun
incelediği ve sunduğu Amerikan kitle ve popüler kültürünün insan yaşamının her
alanındaki egemenliği, karşıtlığın üretimi ve
gelişmesini ortadan kaldırmamıştır; Karşıtlık daima vardır ve günümüzde, kitle
ve popüler kültürün egemenliği altında mücadele vermektedir.
Dolayısıyla, kültür
belli bir zamanda, belli bir teknolojik yapıda, insanların “yaşam biçimlerinin
tümü” olarak (R. Williams) geneleştirilerek ele alınabilir; fakat kültürü
anlamada, sosyal üretimin yapılış tarzının getirdiği egemenlik ve mücadeledeki
ilişkiler ve farklılaşmalar çok daha önemlidir. Bütünleştirici tanımda, kültür,
herkese mal edilir, herkes için tutulur; herkes için, düşmanlara karşı,
düşmanları gerektiğinde yok ederek, insanları düşmanlara karşı harekete
geçirerek, korunur. Kültür, ne herkes için aynıdır, ne herkes için üretilir, ne
de herkes tarafından ortak ve hakkaniyet ölçülerine göre kullanılır. Kültür
mülkiyet ilişkilerinin bir parçasıdır; mülkiyet ilişkilerine bağlı olarak, bazı
insanlar kültürel üretimde, materyalliğin (yapılanın, üretilenin) sahipleridir,
diğerleri ise sadece üretilenin ücretli üreticisi, bazılarını satın alıcısı,
kullanıcısı, tüketicisi ve taşıyıcısıdır. Materyalin ve kültürünün üretiminde,
kapitalist düzenlerde, mülkiyet ilişkileri egemendir.
Yaratılan kültürel
ürün, aynı zamanda, bu materyal üretimin sürdürülmesi ve korunmasıyla ilgili
siyasal, ekonomik ve sosyal faaliyetler ve düzenlemelerdir (yasalar, haklar,
imtiyazlar, egemen ideolojiler ve yapımlar ve yaptırımlar). Bu üretim
ilişkileriyle, bu ilişkileri destekleyen veya bu ilişkilere rağmen ve karşı,
çeşitli biçimlerdeki diğer kültürler, “kendilerini yapmaya ve kendi yaşam
biçimlerini” korumaya ve geliştirmeye çalışırlar. Dolayısıyla, kültür alanı
insan yaşamının tümünü kapsayan egemenlik ve mücadele alanıdır. Egemenlik ve
mücadele her alanda her an sürekli verilmektedir. İş yerinin kültürü, iş
sahibinin egemenliğinin kültürüdür ve orda verilen mücadele ve zorunlu
boyunsunu, mülkiyet düzeninin meşrulaştırılmış kültürüdür: Çalışma, simit
satarak zengin olma, kısa yoldan köşeyi dönme, işsizlerin tembel olarak
nitelenmesi, kapitalistin “işveren” olması ve binlerce ailenin karnını
doyurması gibi nitelemeler bu egemenliğin ideolojik kültürelliğidir. Popüler
malları üretme, pazarlama ve satın alma kültürü kitle kültürünün ifadeleridir.
Milyonlarca dolar harcayarak açık artırmada satın alınan (örneğin Picasso’nun
veya sezan’ın orijinal bir tablosu) kaliteli olarak tanınlanan kültüren
üzerindeki mülkiyet haklarını ve bu haklarla gelen yüksek kültür tanımını,
kültürel pratik ve kullanım farkını anlatır.