Demokrasi Platformu - Üç Aylık Fikir - Kültür - Sanat Ve Araştırma Dergisi, Dosya: Din, Kimlik, Kültür Yıl: 2, Sayı: 5, Kış 2006
Kimlik Sorunu: Kendini Sevmeyenin Kimliğindeki Kendi Olmayan Kendi
İrfan Erdoğan
Mutlak köle, köleliğinin çok iyi farkındaydı, çünkü kölelik onun belirlenmiş kimliğiydi. Günümüzün serbest-kölesi köleliğinin farkında değil, çünkü onun köleliği özgürlük masallarıyla besleniyor (Erdoğan, 1997). Kimlik ve kültürle ilgili bu makale “soruşturulmayan hayat, yaşamaya değmez’” sözünden hareket
ederek, kimliklerimizi soruşturmamız, kendimizi tanımamız için kendimizden geçerek kendimize bakmamız
gerektiğini vurgulamak; hatta “kendimizden geçerek kendimizi tanımlama” sözündeki “kendimizin” de
soruşturulması gerektiğini göz önüne sermek; BİZliklerimizi çok iyi anlamak zorunda olduğumuzu belirtmek için yazıldı.
“Sen” denen “kimlik” ile başlayalım soruşturmaya: Sen kimsin? Hakikaten sen, sen sandığın sen misin,
yoksa sen sandığın sen, aslında kendine ve kendi gibilerine kimlik satışı yapan iki ayaklı yürüyen reklam ve
promosyon aracı ve siyasal, sosyal ve psikolojik baskı ajanı mı? Senin kimliğini kimler üretti ve şimdi kimler üretiyor ve bu üretmede senin yerin ve işlevin ne? “Kendimin” dediğin, “kimin ve neyin kimliliğini” taşıyor ve neden taşıyor? Kimi ve neyi ne için üretmeye katılıyorsun? Sen kiminle “BİZ sensin”? Senin özdeşlik kurduğun BİZler, senin gibi seninle özdeşlikler mi kuruyor yoksa sen, “özdeşlik kuran” ve onlar da, “özdeşlik kurulanlar” (senden olmayan, senden farklı, senden uzak ve senin üstünde çöreklenmiş olanlar) mı? Dost ONLAR Hakikaten sana dost ONLAR mı? Düşman ONLAR hakikaten sana düşman ONLAR mı? Neden?
Sen beni, bizi ve onları neler yoluyla, neden öyle tanımlıyorsun? Bu yollar, nedenler ve sonuçlar senin için mi yoksa başkaları için mi işlevseller? Bu işlevsellikte, senin kazandıkların ve kaybettiklerin ve de onların
kazandıkları ve kaybettikleri neler? ve neden? “Sen kimsin” ve bu kimlik senden ve kimden neler alıyor ve
götürüyor, sana ve birilerine neler getiriyor?
Kimliğin Kimliği
Kimlik (ve kültür) insanın neyi nasıl yaptığı veya yapmadığı, kendini ve diğerini nasıl gördüğü ve
değerlendirdiği; ilişkilerini nasıl düzenlediği ve yürüttüğü, şimdiyle ilgili olarak ne yaptığı ve ne yapmadığı;
sevileri, kaygıları, beklentileri, tercihlerinin neler olduğu, gelecekle ilgili umutları ve umutsuzlukları ile ilgilidir.
Kimlik (ve kültür) insanın ne olduğunu, nasıl olduğunu ve neden olduğunu düşüncelerden ve yaptıkları ve
yapmadıklarından geçerek kendine ve dışına anlatmasıyla belirir. Kimlik insanın ne olduğu, nasıl olduğu,
kendine ve dünyasına bakışı ve kendiyle ve dışıyla olan ilişkilerini düzenleyişinin doğasını anlatır. Kimlik
insan denen sosyal varlığın ne olduğudur: Kendinin tanımı. “Ben şuyum veya buyum; O şudur veya budur”
denendir. Dolayısıyla, insanı kolayca yönlendirmek, yönetmek, üzerinde egemenlik kurup sürdürmek için,
yapılacak en etkili şey, ona kendinin sandığı kimlikleri aşılamak ve günlük yaşam pratiklerine bu kimlikleri
katarak, onu oluşturmak ve gerekirse dönüştürmektir: Coca Cola ve Pepsi kuşağı, Pizza zevki, Levy’s ve
Nike tercihi kendiliğinden olmadı; insanları katarak oldu. Yani, içerek, yiyerek, giyerek, düşünerek, duyarak, inanarak ve bu yemeyi, içmeyi ve giymeyi statüyle, çağdaş, değerli, üstün, farklı ve özgür olmayla
ilişkilendirerek yapıldı. İnsanın insan olmasındaki değerleri görüntüye ve görüntüyle gelen sahipliğe
indirgeyen bir kimlik inşasıyla yapıldı: Özü gösteri ve gösterişle tanımlayan maymunluğa katma ve
katılmayla.
Batı kapitalizminin egemenliğindeki küresel pazar, aynı anda kitleler halinde hem mal üretir ve satar,
hem bu malın satışını sağlayan bilişleri (bilinç ve ideolojileri) üretir ve satar. Mal ve düşünce üretiminde
kitleler halinde arzı ve kitleler halinde talebi de yaratır. Bu talep yaratmayı da kimlikleri ve kültürleri pazarın çıkarına uygun bir şekilde biçimlendirmeyle yapar. Bunu yapamazsa, küresel kapitalist pazar çöker.