Gazi Üniversitesi
İletişim Dergisi, 20 (1): 55-82, 2005.
EKOTURİZM BETİMLEMELERİYLE İLETİLENLERİN DOĞASI
Nazmiye
Erdoğan ve İrfan
Erdoğan
ÖZ
Bu makalede turizm sektöründe sürdürülebilirlik ve turizmin
doğal alanlara doğru yayılmasıyla gelen ekoturizm olgusunun ele alınış
biçimleri irdelendi. Bu amaçla önce ekoturizm ortaya çıkışı, tanımı, amaçları
ve sonuçları konusunda iletilen yaygın görüşler ele alındı ve açıklandı. Sonra,
alternatif görüşlerin temel yaklaşım tarzı sunuldu ve yaygın görüşün
ilettikleri irdelendi. Sonuçta, yaygın ele alış biçimlerinin ekoturizm olgusunu
açıklamada çok yetersiz, yanlı ve bilimsel yapıdan ciddi bir şekilde yoksun
olduğu belirlendi.
Anahtar
sözcükler: Sürdürülebilir turizm, ekoturizm, alternatif turizm, ekoturist
ABSTRACT
The
dominant and alternative ways of articulating ecotourism issues emerging from
the expansion of tourism to natural areas and sustainability in tourism are
discussed in this article. First, the dominant perspectives about the origin,
definition, objective and outcome of ecotourism are presented and discussed.
Then, critical evaluations of ecotourism and dominant paradigm are delineated.
It was concluded that mainstream explanations are highly inadequate, biased and
seriously impoverished in terms of scientific nature.
Key words:
Sustainable tourism, ecotourism, alternative tourism, ecotourist, protected
areas.
Daha rahat okumak için buraya tıklayın
GİRİŞ: KONU VE
YÖNTEM
Yıl 2005. Turizm Bakanlığının düzenlediği ve
bakanın da katıldığı bir “yayla turizmi” toplantısındayım. O otelin yatırımcısı
ve Turizm bakanı dahil herkes, yerel hayatı ve oradaki insanları nasıl düşündüklerini
ve kalkındırmak istediklerini anlatıyor. Ben kusmamak için toplantıyı bırakıp, kızımla
lamalar, deve kuşları ve eski kültürel maddeler ile yeniden örgütlenmiş yapay-doğal
çevreyi dolaşıyorum. Toplantının yapıldığı butik-otel binasının altında
turistlere satmak için, aylığı 300 liraya çalıştırılan köylü kızlara halı
dokutuluyor. Halı dokunan yerin açık iki kapısından birine doğru yürüdüm. Kapıda
görevli genç bana “giremezsin, içeride turist var” dedi. Şaşırdım. Turistleri yememden
falan mı korkuyorlar acaba? Dinlemedim diğer kapıdan içeriye halı dokuyan
kızların yanına girdim. İçeride Turist falan yoktu. Biraz sonra, kızımla kapıdan
çıkarken karşıdan, 100
metre kadar uzakta, bir tur operatörünün gezdirdiği
turistlerin geldiğini gördüm. Görevli telaşla yanıma koştu ve “hemen buradan
gidin; turistler geliyor” dedi. Ben “n’olacak ki, onlar benden daha mı değerli?”
dedim. Görevli “turistler buradayken, siz burada olamazsınız; otel etrafta bizden kimse istemiyor” dedi. Bu yerel
hayat, “yayla turizmi” adı altında yabancı turistlere açılmış; ama yerel halk
ve Türk insanı bu yerele ancak aylığı 300 liraya çalışan işçi ve hizmetçi
olarak girebiliyor. Otelin dışında bir köşede, çorap gibi küçük el dokumalarını
ve incik boncuğu sergileyen kasabalı satıcı da, tur operatörünün bir sürü para
istediğini, veremediği için turistleri oraya getirmediğini söylemişti bana.
Hayvancılıkla geçinen ve en küçük bir turizm potansiyeli olmayan uzak bir kasabada,
belediye başkanları ve ekoturizm çığırtkanlığı yapan “akademisyen” kılığındaki
çıkarcı-şarlatanlar turizmle kalkınma nutukları çekiyorlar. Türkiye’de bir
zamanlar pervasızca ve şimdi Makyavellice yapılan aynı şey, ekoturizm denen
yapılanmada yapılıyor: Türk insanı kendinin olandan hem mahrum bırakılıyor hem
de aşağılanıyor. Yakında yaylalar turizm sermayesi tarafından çitlenecek ve
yaylalardaki geleneksel hayat son bulacak; kimse yaylaları eskisi gibi
kullanamayacak; yaylalar seyahat ve otel sermayesinin pazarladığı mal olacak; birileri
para kazanacak ve buna kalkınma diyecekler. Öyle diyorlar. Kimin kalkınması,
kim için ve kimin ve neyin yoksullaştırılması pahasına? (irfan erdoğan).
Başlangıcından beri ekoturizmin ne olduğu, neden ortaya çıktığı,
amaçları ve sonuçları büyük çoğunlukla birbirine benzer veya birbirini tamamlar
biçimlerde betimlenmiş; ekoturizm, 1990’lardan beri artan bir şekilde, tanımı,
amacı ve sonuçları ile yoğun bir şekilde tartışılan bir konu haline gelmiştir
(Blamey, 1997; Fennel, 1999, 2001; Orams, 1995; aktaran Priskin, 2003).
Araştırmaların hemen hepsi ekoturizmin ne olduğu, amacı, sonuçları ve sınırları
üzerinde bir anlaşma olmadığını belirtmektedir. Tao, Eagles ve Smith’in
belirttikleri gibi (2004) farklı araştırmacı ve akademisyenler farklı ölçütlere
dayanarak farklı kavramlarla tanımlamalar ve açıklamalar getirmişlerdir.
Dolayısıyla, kavramın anlamı üzerinde bir anlaşma yoktur. Herkesçe kabul edilen
somut bir tanımı üretilmemiştir (Pforr, 2001). Kavramın hem anlam hem de
kullanımında karmaşa ve anlaşmazlık sürmektedir (Weaver, 1999). Ekoturizm
kavramı belirsizlik ve aitlik eksikliğinden acı çekmektedir (Cullen, Booth ve
Hughey, 2003). Ekoturizm pazarının nicel çoğalması ve nitel farklılaşmasıyla
birlikte tanımla, amaçla ve sonuçla ilgili konular ve sorunlar daha da
karmaşıklaşmaktadır.
Bu inceleme, yukarıdaki sorundan ve ekoturizmin nasıl
anlamlandırıldığı üzerinde birbirini destekleyen görüşler yanında, alternatif
yorumlama ve değerlendirmelerin de olduğu gerçeğinden hareket ederek, bu farklı
anlamlandırmaları ve bu anlamlandırmalarla iletilenlerin doğasını anlamak için
tasarlandı. Bu amaçla, makalede ekoturizmin çıkışı, tanımı, amaçları ve
sonuçları konusunda iletilen yaygın görüşler ele alındı, açıklandı ve irdelendi.
Sonra, ekoturizme farklı perspektiften yaklaşan açıklamaların genel doğası
belirlendi ve bu alternatif görüşe göre yaygın görüşün ilettikleri eleştirildi.
Bu eleştirmeden geçerek, aynı zamanda, ekoturizmin farklı doğası da açıklandı.
Niteliksel karakterde olan bu tasarımda, gerekli veri
kaynakları olarak konuyla ilgili yazılı metinlere başvuruldu. Amaç birikmiş
bilgiyle gelen nitelemelerin sunulması, açıklanması ve günlük pratiklerin
doğasıyla olan bağının rasyonel ve mantıksal değerlendirmesi olduğu için,
içerikle ilgili herhangi bir nicel yüzde dağılımı üzerinde durulmadı: Önemli
olan nicel çokluk veya azlık değil; farklı görüşlerin varlığı ve bu görüşlerin
ekoturizm konusunu nasıl ele aldığı ve bu ele alıştaki ilettikleridir.
ANALİZ VE TARTIŞMA
Özellikle 1970’lerde ivme kazanmaya başlayan ve 1980’lerde
hızlanan çevre koruma hareketleriyle ve turizminin çıkardığı olumsuz sonuçların
artmasıyla birlikte yeni çözümler de düşünülmeye başlandı. Ekoturizm 1970’lerde
ve 1980’lerde çevre hareketinin içinde gelişti. Kitle turizmi ile ilgili rahatsızlıkların
ortaya çıkmasıyla, çevresel ilginin artışı ikiye katlandı. Bazılarına göre, bu
durum doğal alanlarda doğaya dayalı tecrübelere olan talebi artırdı. Az
gelişmiş ülkeler ekoturizmi hem koruma hem de kalkınma hedeflerini başarma
aracı olarak benimsediler (Blamey, 2001). Bazılarına göre ise, ekoturizm turizm
pazarını genişletme faaliyeti olarak ortaya çıktı ve gelişti (Bandy, 1996; Duffy,
2002; Erdogan, 2003). Kitle turizmi, çevre sorunları ve alternatif turizm ile
ilgili gelişmeler akademik alanda da ekoturizmin ele alınmasını artırdı.
Akademideki her girişim kaçınılmaz olarak ele alınan konunun temel doğasını
anlamaya çalışmak olur. Bu da öncelikle ele alınanın tanımı ve ayrıntılı olarak
açıklanmasıyla başlar. Ekoturizmin ne olduğu (tanımı, amacı ve sonuçları)
üzerinde tek bir görüş olmadığı gibi, birbiriyle ciddi bir şekilde çelişen
görüşler de vardır. Bu görüşler iki ana gruba ayrılabilir: (1) Turizm
endüstrisini ve faaliyetlerini destekleyen ve eleştirirken destekleyen yaygın
görüşler ve (2) alternatif görüşler.
Yaygın Görüşler ve İlettikleri
Günümüzde, uluslararası anlaşmalar ve toplantılar başta
olmak üzere ulusal ve bölgesel boyutta en yaygın olarak üzerinde durulan ekoturizm
kavramı, doğaya dayalı turizm, yumuşak turizm, özel ilgi turizmi, yeşil turizm,
sorumlu turizm, bilinçli turizm, kırsal turizm, alternatif turizm ve
sürdürülebilir gibi türlerle birlikte veya o türler içinde ele alınır ve
tanımlanır. Ekoturizm kavramının orijini kesin olarak bilinmemektedir, fakat
Hetzel ilk kullananlardan biri olarak kabul edilir. Hetzel (1965, aktaran
Weaver 1997) ekoturizmi 4 temel ilke ile tanımlamıştır:
·
Çevresel etkileri en aza indirmek
·
Ev sahibinin kültürüne saygı duymak
·
Yerel topluma faydaları maksimuma çıkarmak
·
Turist tatminini maksimuma çıkarmak
Ekoturizmin Hertzel’in tanımına uygun olan ve en çok kabul
edilen ilk tanımı ve amacı Cabellos-Lascurain’e aittir: “Ekoturizm bir yerdeki geçmiş ve şimdi var
olan kültürel ifadeler kadar, doğayı, yaban hayatını ve doğal bitkisini
inceleme, doğa hayranlığı, görünüşünden zevk alma gibi belli amaçlarla kısmen
bozulmamış veya kirletilmemiş doğal alanlara yapılan seyahattir.” Dikkat
edilirse, bu tanımda ekoturizm bilmek, anlamak ve tecrübelemek amaçlı yapılan
bir faaliyet olarak sunulmaktadır. Kitle turizminde de insanların önemli bir
kısmı çevreye hayranlık, çevreden zevk alma, görme ve bilme gibi aynı amaçlarla
giderler. Tekrar aynı yere gidildiğinde ise doyum getiren deneyimin yinelenmesi
vardır. Dolayısıyla, yukarıdaki tanımlamada ekoturizmin kitle turizminden tek ayırt
edici özelliği bozulmamış doğal alanlara yapılan seyahat olmaktadır.
Sonraki bütün tanımlamalar ve açıklamalar Hetzel’in ve
Cabellos-Lascurain’in tanımına çoğunlukla ayrıntı sunmuşlardır. Bu yaygın
görüşlere göre, turizm endüstrisinin potansiyel ve ortaya çıkmış negatif
çevresel sonuçları konusunda 1970’lerden beri büyüyen tartışmalar, çevresel
bakımdan duyarlı bir turizm yaklaşımının araştırılması gerekliliğini de
getirmiştir (Tao, Eagles ve Smith, 2004). Bu da ekoturizmin alternatif turizm
olarak çıkmasını sağlamıştır. Sonradan ekoturizm sürdürülebilir turizmin
parçası olmuştur. Diğer bir deyimle, Turizm faaliyetlerinin doğal ve kültürel
kaynaklar üzerindeki olumsuz etkileri ve bu etkilerin turizmin kendi geleceğini
tehlikeye attığının anlaşılmaya başlanması ile doğayı gözeten alternatif
ekoturizm anlayışı çıkmış; ardından sürdürülebilirlik düşüncesi gelişip turizme
de yansımış ve “sürdürülebilir turizm” konusu gündeme gelmiştir. En ideal
şekliyle sürdürülebilir turizm (ve ekoturizm), sürdürülebilir kalkınma ilkeleri
temeli üzerinde, gelecek için fırsatları korurken ve geliştirirken turistlerin
ve misafir kabul eden bölgelerin gereksinimlerini karşılayan turizm gelişmesi
olarak tanımlanır (Leung vd. 2001; Weaver, 1999). Sürdürülebilir turizm,
destinasyon alanlarında yerel, doğal, kültürel, yapısal kaynakları koruyarak ve
ekonomik gelişmeyi teşvik ederek kalkınmayı sağlar (Nepal 2000). Bu ve benzeri
tanımlarda sürdürülebilir turizm (ve ekoturizm), doğal ve kültürel kaynakların,
hem geleceği düşünerek kullanılması hem de turizm sermayesinin, mevcut
ziyaretçilerin ve yöre halkının amaçlarının maksimum düzeyde karşılanması
şeklinde betimlenir. Geleceğe yönelik olan sürdürülebilirlilik yaklaşımında,
bir yandan turizm kaynaklarının kullanımına devam edilirken, diğer yandan aynı
kaynakların gelecek nesiller tarafından da kullanılabilmesini güvenceye alacak
şekilde korunması gerektiği (ve korunduğu) ileri sürülür. Bu bağlamda yazılı kaynaklar
sürdürülebilir turizmin amaçları olarak şunları belirlemişlerdir:
·
Kaynakların sürdürülebilir kullanımı
·
Aşırı kullanım ve atıkların azaltılması
·
Doğal, kültürel ve sosyal çeşitliliğin muhafaza
edilmesi
·
Yerel toplumu planlamaya dahil etme ve yerel
ekonominin desteklenmesi,
·
Turizm endüstrisi ve kamu arasında karşılıklı
işbirliğinin sağlanması,
·
Personel eğitimi, turistlerin bilgilendirilmesi,
·
Bu konularda araştırmaların yapılması ve
desteklenmesi.
Dikkat edilirse, sürdürülebilir turizm ekoturizmi de içine
almaktadır ve tüm turizm tür ve faaliyetleri için uzun dönem yaşam ve
süreklilik amacıyla düşünülmüştür. Ekoturizmin doğaya yönelik olması, doğal ve
kültürel kaynaklara değer verme bağlamında, ekoturizm sürdürülebilir turizm
karakteri taşımaktadır (Weaver, 1999). Bu karakter her yaygın tanımlamada
vardır. Örneğin, Kanada Çevre Danışmanlığı
Komisyonu ekoturizmi (1992) “yerel
toplumun bütünlüğüne saygı gösterirken, ekosistemin korunmasına katkıda bulunan
aydınlatıcı doğa seyahati” olarak tanımlamıştır.
Ekoturizmin eski ve yeni bütün tanımlarında, faaliyetin
doğaya yönelik olmasının nedeni olarak, örneğin, doğaya geri dönme arzusu,
doğayı deneyimleme isteği, günlük yaşamın baskılarından kaçma, doğayı yok
olmadan görme isteği gibi çok daha özel ilgi ve amaçlar verilir; bu sırada, seyahat
ve turizm endüstrisinin pazar genişletme amacı ya iletilmez ya da hizmet verme
olarak sunulur.
Ekoturizm, aynı zamanda, alternatif turizmle
ilişkilendirilir: Alternatif turizm, etkinliğin yönelimine göre doğa temelli
alternatif turizm veya kültürel kaynaklara yönelen sosyo-kültürel alternatif
turizm olarak ayrılır. Doğa temelli alternatif turizm ekoturizm olarak
adlandırılır. Alternatif turizm, olumlu ekonomik etkiler sağlarken çok az
olumsuz etkilere neden olan kitle turizminin karşıtı ideal bir turizm formu
olarak görülür (Priskin, 2003): Örneğin, Butler`a göre (1990), bazı alanlarda
alternatif turizm, kitle turizmine alternatif bir seçenek olabilir.
Alternatif turizmi, ekoturizmi, doğa turizmini ve
sürdürülebilir turizmi destekleyen yaygın anlayışa göre, turizmin
çeşitlendirilmesi amacıyla yapılan çalışmaların doğal yaşamın
sürdürülebilirliliği bağlamında yapılması gerekmektedir. Bunun için, alternatif
turizmin ve ekoturizmin tanımlarında da yansıyan ilkeler konulmuş, bu ilkelere
dayanan normatif kurallar, etik, ilişki ve davranış biçimleri belirlenmiş,
eğitim ve sertifika programları oluşturulmuştur. Bütün bunlar öncelikle
turizmle uğraşan yerel, ulusal ve uluslararası sermaye, devlet kurumları,
ulusal ve yerel toplum örgütlerinde, çevreye ve insan sağlığına, uzun dönemli
düşünme ve karar vermeye yönelik bir iş yapma ve çalışma kültürünün
geliştirilmesiyle; bu güçler arasında dengelerin kurulması ve koordinasyonun
sağlanmasıyla gerçekleşme olasılığına sahiptir. Bunun anlamı oldukça açıktır:
Çevre koruma ile sosyal ve ekonomik gelişme adı altında sunulan ekonomik çıkar
yapılarının birbirinden ayrı düşünülmesi hem sürdürülebilir yaşam hem de
sürdürülebilir turizm için bir engeldir. Bu gerçek büyük çoğunlukla, hiç
değilse sözde veya prensip olarak, kabul edilmiştir. Sorun, birbiriyle beraber
düşünülmesinin gerçek ilişkilerde ne tür bir değişim getirebileceği ve ne tür
bir etkileşim oluşturacağıdır. Bu büyük çoğunlukla bir kenara itilir.
Sürdürülebilir turizm ve alternatif turizm görüşleriyle de
zenginleşerek ekoturizmin yaygın tanımı zamanla daha karmaşık hale gelmiştir.
Bu yeni tanımlarda ekoturizmde amaç ve sonuçlar çevre koruma için finans
sağlama, bilimsel araştırma, girilmemiş ve hassas ekosistemleri koruma, kırsal
alanda yaşayan insanlara fayda, fakir ülkelerde gelişmeyi teşvik, ekolojik ve
kültürel duyarlılığı geliştirme, turizm endüstrisinde sosyal sorumluluğu ve
çevresel bilinci işleme, turistleri eğitme ve tatmin etme ve dünya barışını
kurma yolu olarak sunulur (Blamey 2001). Benzer şekilde Uluslararası Ekoturizm
Topluluğu (The International Ecotourism Society) ekoturizmi, çevreyi koruyan ve
yerel halkın refahını sürdüren, doğal alanlara doğru olan sorumlu seyahat
olarak tanımlayarak ne olduğunu ve amaçlanan sonuçları açıklar (Leung vd. 2001;
The International Ecotourism Society, 2002). Ekoturizmde, çevreye ve yerel
halka en kötü ihtimalle minimum negatif etki ve maksimum fayda gelecektir
(Nyaupane ve Thapa, 2004). Böylece ekoturizmin amacı ve sonuçları kırsal
alanlar, insanlar ve çevre için faydalarla donatılarak, zengin bir imaj
iletişimi yapılır.
Özellikle 1992 Dünya Zirvesinden (Sürdürülebilir Kalkınma
Zirvesinden) sonra, ekoturizmin bu tür zenginleştirilmiş betimlenmesine
sürdürülebilir kalkınmayla ilgili ilkeler de eklenmiştir. Bu ilkeler, yaygın
anlatıya göre, devletler ve ilgili endüstriler tarafından doğa temelli turizmin
uzun dönemli sürdürülebilirliğinin “ancak ilkeli ve arza göre planlanmış
yaklaşım benimsenirse olabileceğini anlamasıyla” önem kazanmaya başlamıştır.
2000’lerde de, “doğa
temelli, çevreye duyarlı, yerel yaşama saygılı, akılcı ve ölçülü, çevre eğitimi
getiren ve yerel katılımcılık gerektiren” gibi kavramsal eklemelerle
ekoturizmin tanımı daha da “zenginleşmiştir”. Buna, ekoturizmi talebin yarattığı görüşüyle gelenler, Tao ve diğerlerinin
makalesinde olduğu gibi (Tao et. al.,2004a), talebin motivasyonunu, aradığı
doyumları, faydaları ve tutumları da eklemişlerdir.
Birleşmiş Milletler ”2002 Uluslararası Ekoturizm Yılı”
etkinlikleri kapsamında 19-22 Mayıs 2002’de UNEP Birleşmiş Milletler Çevre
Programı önderliğinde Dünya Ekoturizm Zirvesi Quebec`te toplanmıştır. Zirvede
ekoturizm etkinliklerinin sürdürülebilir turizm kapsamında gelişmesine yönelik
bir hazırlık ortamının oluşturulması amaçlanmıştır. Ekoturizm sürdürülebilir
kalkınmanın bir parçası olarak ele alınmış ve az gelişmiş bölgelerdeki
yoksullukla mücadelede ve kalkınmada bir çözüm olarak öne sürülmüştür (Lee, Lee
ve Han, 1998). İlginç olan, bu çözümü öne sürenler, yerelde faaliyet gösteren
seyahat ve turizm endüstrilerinin, çok özel koşullar dışında, yerel yoksulluğun
nedenlerini ortadan kaldırmayacağını, hatta aksine daha fazla yoksulluğa neden
olduğunu bilmemesi veya bilmiyor görünmesidir. Daha kötüsü, istisna örnekleri başarı
öyküleri olarak kullanarak, istisnayı genelleştirmeleri ve endüstrilerin
başarılarını sanki yerelin başarıları gibi sunmalarıdır.
Ekoturizmi bazı turizm operatörlerinin kötüye kullandığını,
çevresel ve sosyal sorumluluktan yoksun olan faaliyetlerin promosyonunu
yaptığını belirtenler olmuştur (Stern ve diğerleri, 2003). Bu nedenle bazıları
ekoturizmi “derin ekoturizm” (deep ecotourism) ve “sığ ekoturizm” (shallow
ecotourism) olarak ikiye ayırmıştır. Derin ekoturizm ekoturizmin yukarıdaki
tanımlarına uyan ekoturizm olarak nitelemiştir. Bu yolla, iyi ve sorumlu
faaliyette bulunanlar ile kötü, fırsatçı ve sorumsuz olanlar birbirinden ayrılarak,
gündem saptırma ile tartışma ekoturizmin asıl doğasını tartışma yerine, onun
varlığının doğallığını ön kabul üzerine kurulan faaliyet ele alınmaktadır.
Ekoturizmin belli bölgelerde yoğun olması son zamanlarda
“kitle ekoturizmi” kavramının çıkmasına ve bununla ilgili tartışmaların başlamasına
neden olmuştur.
Alternatif Görüşler ve Yaygın Olanın Eleştirisi
Araştırmalarda inşa
edilmeyen kuramın doğası
Genellikle yaygın görüşlerin eleştirileri ile işe başlayan
alternatif anlatıya göre, yaygın görüşlerin en önde gelen sorunu epistemoloji
ve yöntembilimle ilgilidir. Bunların da en önde geleni, ekoturizmle ilgili
açıklamalar ve araştırmalardaki kuramsal yapı inşası yoksunluğudur: Akademik
dünyada ekoturizm çoğu kez hiç bir kuramsal yapıyla ilişkilendirilmeksizin, daha
doğrusu hiç bir kurama bağlı değilmiş gibi her hangi bir kuramsal sunum
yapmaksızın, işin mekaniğinden hareket ederek açıklanmaktadır. Bu durum tanım,
amaç ve sonuç konusunu daha da karmaşık bir görünüme sokmaktadır. Bu da, ne
yazık ki, ekoturizmi ve doğasını yeterince açıklamak yerine, daha çelişkili,
zor ve derin bir karaktere sahip gibi göstermektedir. Daha kötüsü, ekoturizm
gerçeğini açıklamak adı altında ekoturizm yüce ve onurlu bir faaliyet gibi
gösterilmekte, gerçek yerinden kopartılıp, ideal söylemler dünyasına
taşınmaktadır. Bu taşıma, çoğu kez ekoturizm gerçeğinden uzakta, yanlış,
temelsiz veya geçersiz klişe kavramlar ve tanımlamalarla yapılmaktadır. Bu
kavramlar ve tanımlar ekoturizmi sosyal bakımdan sorumlu bir ekonomik ve kullanım
çerçevesi içine sokarak endüstriyel etkinliğin asıl doğasını soruşturulması
gereği düşüncesini bir kenara atmaktadırlar.
Tanımlama sorunu ve
kuramsal çerçeve
Yaygın görüşlere göre, günümüzde ekoturizm trilyonlarca
dolarlık bir endüstriyel faaliyete doğru gelişmiş, fakat hem teoride hem de
pratikte amacı, alanı, doğası, baskın boyutları hakkında, genel olarak kabul
edilen bir tanımlama üretememiştir. Bu görüş yersiz ve geçersizdir, çünkü
sürekli gelişen ve farklılaşan endüstriyel bir faaliyeti yaygın görüşler
bağlamında birkaç cümlelik tanımlamayla açıklamak olanaksızdır. Ayrıca,
kuramsal ve ideolojik farklılıklar nedeniyle de herkesin kabul ettiği ortak bir
tanıma ulaşma beklentisi de doğru değildir.
Alternatif görüşlere göre, yaygın görüşlerin sunduğu
tanımlamalar farklı kuramsal çerçevelere dayanmazlar, farklı felsefeyi veya
farklı epistemolojik yönelimi anlatmazlar. Hepside tarihsel üretim ilişkileri
bağlamından soyutlanmıştır ve faaliyetleri hem meşrulaştıran hem de
evrenselleştiren idealist felsefenin statik tanımlamalarıdır. Tanımla, bir
fenomenin ve/veya fenomenler arası ilişkinin doğası betimlenir. Ekoturizm
toplumsal üretimle ilişkilidir. Ekoturizmi doğru bir şekilde tanımlamanın temel
koşulu, onu örgütlü yer ve zaman içinde ele almak ve hem ulus içinde hem de
uluslararasındaki ekonomik ve siyasal güç ilişkileri içinde değerlendirmektir.
Böyle yapılırsa, ekoturizm tanımı ve doğası hakkında idealleştirilmiş söylemler
ve prensipler üzerinde durma yerine, gerçekleri değerlendirme olasılığı ortaya
çıkar. Bu yolla ekoturizmde örgütlü siyasal, ekonomik ve kültürel örgütlenme
biçimleri, bu biçimleri oluşturan ve geliştiren üretim koşulları ve ilişkileri
doğru bir şekilde anlaşılabilir.
Yaygın tanımlar idealist felsefe ve epistemolojiden beslenen
liberal ve yeni-liberal yaklaşımlara dayanır. Tarihsel materyalist felsefeye
dayanan veya ondan esinlenen alternatif görüşler ise, turizm ve ekoturizmi
yaygın olan betimlemelerden farklı biçimlerde nitelerler. Son yirmi yıl içinde
bu konuya eğilen bu nitelemeler, çoğunlukla ekoturizmin çıkış nedenleri ve
gelişmesinin bağlı olduğu koşullar, endüstriyel yapılar ve ilişkiler, turizmde
örgütlenme ve iş yapış biçimleri, ekoturizm faaliyetlerinin iddia edilenlerin
ötesinde kültürel ve ekonomik sonuçları, modernleşmenin eleştirisi ve turizmle
kalkınma gibi konular üzerinde dururlar (Erdoğan ve Erdoğan, 1997). Alternatif
görüşlerin kendi içindeki farklılıkları kuramsal inşa farklılıklarıdır ve bu da
tarihsel materyalist felsefeye dayanan yaklaşımlardaki farklılıklardan,
tarihsel materyalist felsefeyle başlayıp idealist felsefeye doğru yönelen
yapısalcı ve post-yapısalcı yaklaşımlara kadar çeşitlilik gösterir.[3]
Tarihsel materyalist felsefedeki farklılıklar (eko)turizmle ilgili olarak
açıklamalarda siyasal ekonomi yaklaşımları ve ideolojiye ağırlık veren
yaklaşımlar olarak ayrılabilir.
Ekoturizmin çıkışı ve
varlık nedeni
Alternatif anlatıya göre, turizmin popüler biçimleri
endüstrileşmenin ve kentleşmenin hızlanması, bu süreçte artan yabancılaşma, merak,
hoşnutsuzluk ve hayal kırıklıklarıyla dolu yaşamın olduğu modern çağla
başlamıştır (Merchand, 1980; Urry, 1990, aktaran Bandy, 1996). Bu bağlamda,
zenginlerin safari, av partileri ve seyahatleri, egzotik bölgelere geziler gibi
macera turları yaygın bilinen bir gerçektir. Orta sınıfa ve altına turizmin
yayılması seyahat ve turizm endüstrisinin gelişmesiyle oldu. 1970’lerin
sonlarına gelindiğinde, modern yaşamda turizm hızla tüketim kültürü içinde
bakir doğayı ve yereli seyahatle deneyimleme (veya parayla taciz ve duyarlı bir
şekilde katılmayla bozma) kültürüne doğru yönelmeye başladı. Ekoturizm bu
yönelime ve 1970’lerin sonlarında başlayan ve giderek hızlanan, pazarın
sürdürülebilirliliği sorunlarıyla birlikte gelen ve çözüm olarak sunulanlardan
birine verilen ad oldu.
Yaygın görüşlere göre, ekoturizm gibi girişimlerin temel
nedenlerinden biri, turizm endüstrisinde sürekliliği ve sürdürülebilirliliği
sağlamanın turizm amaçlı kullanılan kaynakların korunmasına ve geliştirilmesine
bağlı olduğunun farkına varılmaya başlanmasıdır. Kullanım yoluyla kazanç
sağlayan bir ticari faaliyet ile (ekoturizm ile), çevreyi koruma arasında
kurulan bu tür ve benzeri bağlar, bir faaliyetin doğasını açıklamaktan çok, bir
promosyon/özendirme, pazarlama, imaj yapılandırma ve propaganda biçimi olarak
görünmektedir (Hall, 1994).
Ekoturizmle ilgili çevreci söylemin gerisinde, turizm
sermayesi için kırsal ve doğal alanlarda yeni yatırım, mal ve hizmet satışı
yapmak, pazar genişlemesini sağlamak, dolayısıyla yeni kar alanlarına yönelmek
gerçeği yatmaktadır. Bu nedenle, turizm yatırımları son yıllarda kırsal kesimde
ve yeşil doku içerisinde yoğunlaşmaya başlamıştır. Bu gelişmelere paralel
olarak çeşitli çevre ve turizm yasaları oluşturulmuş, uluslararası faaliyetler
artmıştır (Butler, 1990; Redcliff,
1991; Weaver, 1999; Faber, 1993; Thomas, 1992).
Ekoturizmin ne olduğu
ve amaç sunumları
Ekoturizmi destekleyen yaklaşımların geçerliliğini
soruşturan alternatif görüşlere göre, alternatif veya ekoturizm denince akla
öncelikle bir endüstriyel faaliyet gelmelidir. Alternatif turizm veya ekoturizm
kendine özgü belli karakterlere sahip, yoğun bir şekilde pazarlanan ve reklamı
yapılan kompleks endüstriyel faaliyetler ağından oluşur. Giannecchini’ye göre
(1992:430, aktaran Bandy, 1996:338) ekoturizm bir özel ilgi seyahatini
geliştirmek ve satmak için kullanılan güçlü bir pazarlama aracıdır. Bu ekonomik
ağda, ekonomik mantık ve pazar amaçları tehlikeli bir şekilde
küresel-yerelleşme ile korunan alanlara, milli parklara, doğası çekici olan
yerlere ve yerel yaşam içine sokulur. Buna, uluslararası kuruluşlar, Birleşmiş
Milletler, Avrupa Birliği ve devletler/hükümetler teşvik edici, kaynak
hazırlayıcı, kaynak aktarıcı ve yasal düzenleyici olarak katılırlar. İletişim
medyası dahil tüm kültür endüstrileri ve akademi de bu faaliyetin
popülerleştirilmesini sağlarlar. Akademisyenlerin bazıları sermayenin gönüllü
misyonerleri gibi, sempozyumlarda bir çanta ve bedava gezme ve lüks otellerde
bir iki gün kalma gibi ufak faydalarla da teşvik edilerek, Türkiye’nin korunan
alanlarını, yereli ve bakir doğayı kullanıma açmak için canla başla
çabalamaktadır.
Ekoturizmle ilgili yapılan sunumların hepsi turizm
endüstrisinin doğal ve kırsal alanlara yaygınlaşma ve dolayısıyla pazar
geliştirme stratejisinin bilinç yönetimi parçasıdır. Bu bağlamda, tüketicilerin
yönlendirilerek yeni pazarlar yaratılmak istenmesi alternatif turizmin ve
ekoturizmin ne olduğunu ve neden çıkıp geliştirildiğini özetler. Bu görüşlere
göre, yaygın görüşlerde sunulan tanım, ekoturizmin amaç ve ilkeleri hakkında
sunulanlarda olduğu gibi, yakalayıcı ve çekici sözler kullanılarak, ekoturizmin
gerçek amacı idealleştirilmiş tanımlamalar ve betimlemeler içine
çökertilmiştir. Ekoturizmin amacı, turistin istekleri bağlamında ele
alındığında tanımlamalarda görülen bilme, görme, yardım, doğaya saygı, doğanın
kıymetini bilme gibi amaçlar doğru gibi görünür. Ulusal ve uluslararası sermaye
bağlamında ele alındığında ekoturizmin amacı yeni kazanç alanları demektir.
Ekoturizm endüstrisinin varlığı, kullanılacak doğanın ve doğayı kullanacak
insanların varlığına bağlıdır. Fakat ekoturizmin egemen amaç yapısını
belirleyen ne doğadır ne de turistlerdir: Doğa ve turistler yoluyla sermaye
birikimini sağlamaktır. Ekoturizm ile turizm endüstrisinin diğer amacı,
dikkatleri sürdürülebilirlilik sorunları olan kitle turizminden alıp daha az
zararlı görünen ekoturizm gündemine kaydırma çabası olmaktadır.
Yaygın anlatıda temel
tanımlayıcı öğelerin anlamı
Hetzel’den başlayarak ekoturizmle ilgili bütün tanımlarda
kullanılan her kavram üzerinde “neden?” diye düşünülürse, cevap olarak o
kavramın gerekliliğini ortaya çıkartan bir durumun varlığı akla gelir. Bu
kavramlardan en önde gelenleri:
(a) Çevresel
etki: Hassas ekosistemleri ve çevreyi koruma, ekolojik duyarlılığı geliştirme,
çevresel bilinci işleme. Ekoturizmin çevresel olumsuz etkisi var ki, bu nedenle
bu etkinin en aza indirilmesi amaçlanmaktadır.
(b) Yerel
kültüre saygı: Kültürleri yok ederken veya dönüştürürken, aynı zamanda kültürel
duyarlılığı geliştirme. Yerel kültüre etkisi var ki, bu nedenle saygı prensibi
getirilmektedir.
(c) Yerele
ekonomik fayda: yerel topluma ekonomik gelir sağlama, refah seviyesini artırma,
fakir ülkelerde gelişmeyi teşvik gibi. Yerel topluma faydası olmadığı için
yerel topluma fayda ilkesi sunulmaktadır.
(d) Turist
tatminini maksimuma çıkartma.
(e) Sorumlu
seyahat: Turizm sorumlu seyahat olmadığı için, sorumluluk ilkesi
getirilmektedir.
Bunların özlü anlamı şudur: Günlük ilişkinin egemen doğası
bu tür imaj ve biliş yönetimini gerekli kılmasaydı, bunların hiçbiri
sunulmazdı. Turist tatminin maksimuma çıkartılması turistlerin beklentilerinin
karşılanması ve beklenti tanımlanması ve buna göre tesislerin ve hizmetlerin
biçimlendirilmesini gerektirir; bu da, talep merkezli bir hizmet verilmesi
gerektiği ilkesini getirir. Sorumlu seyahat kavramı dikkatleri sorumsuz
davranan seyahat edenler, yani turistler üzerinde toplar ve turizmin istenmeyen
etkilerinin nedeni olarak turistleri gösterir; bu da turistleri eğitme
“çözümünü” ve tatmin etme gereksinimini öne çıkartır. Böylece, sermayenin
örgütlediği kar amaçlı ticari bir faaliyet demokratikleştirme ve “dünya
barışını kurma yolu” olarak nitelenmeye kadar götürülür. Buna “turizm
endüstrisinde sosyal sorumluluğu ve çevre bilincini geliştirme” eklenir; bu
yolla bazı sorumsuz ve bilinçsiz tur operatörleri, seyahat acentaları ve hizmet
sunanlar olduğu ve turistler gibi onların da öğrenmesi gerektiği belirtilir.
Hollywood filmlerinde bir zamanlar çok sık gördüğümüz senaryo gibi: Amerikan
yerlilerinin soykırımı hep birkaç kötü Beyaz ve birkaç kötü Kızılderili
yüzünden olmuştur.
Ekoturizm ilkelerinin
anlamı
Ekoturizmin belirtilen amaçlarına bağlı olarak ziyaretçiler,
yerel halk ve yerel iş yerlerinin etkinliklerini içeren tanım, genel ayırt
edici özellikler ve sonuçlar hakkında çeşitli ilkeler sunulur. Ekoturizmin
ilkeleri ekoturizmin yapıldığı bir alanda değerlendirme ölçüsü olarak
kullanılabilir. Bunun için her ilke açıkça belirtilmeli; her ilkeyi oluşturan
faktörler saptanmalı; her faktörün işlevsel tanımlaması yapılmalı; böylece
ölçülebilir hale getirilerek ölçmeler yapılmalı ve sonuçlar
değerlendirilmelidir. Buna örnek olarak, ekoturizmi altı ilkeyle inceleyen
Wallace ve Pierce’in çalışması (1996) verilebilir:
1. Çevre
ve yerel halk üzerinde an az olumsuz etkiyi yapacak kullanım tarzını belirleme
2. Alanın
doğal ve kültürel sistemine karşı duyarlılığı ve bilinci artırma
3. Yasal
olarak yönetilen korunan alanlar ve diğer doğal alanların yönetimi ve
korunmasına katkıda bulunma
4. Alanda
yapılacak turizm miktarı ve türünün belirlendiği karar verme aşamasında ve uzun
dönemde yerel halkın katılımını sağlama ve artırma
5. Yerel
halka ekonomik ve diğer faydalar sağlama
Yukarıdaki öneri, oldukça gerçekçi ve anlamlı görünmektedir.
Fakat bu öneride ve Wallace, Pierce ve benzerlerinin sunumunda, ekoturizm gibi
bir olgunun asıl doğasını anlamaya yönelik ciddi epistemolojik ve metodolojik
hatalar vardır. Bu hatalar alternatif görüşlerin sunduğu eleştirilerde açıkça
ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda bir diğer hata da şudur: “Kullanılan tanım
ekoturizmi destekleyen prensiplerin uygulamasından daha az önemlidir”
(Wright,1997) demek tanımın asıl anlamını ve işlevini en azından görmezlikten gelmektir.
Tanımla bir faaliyet açıklanmaya çalışılır. Bu açıklama asıl faaliyeti değil de
idealleştirilmiş, olması gerekeni betimliyorsa ve bu betimleme, yaşanan örgütlü
hayatta olanlar ile uyuşmuyorsa, sorun öncelikle hayatta olanda değil,
açıklamadadır: Tanımla açıklanmak istenen açıklanmamakta; onun yerine
idealleştirilmiş faaliyetler, amaçlar ve sonuçlarla doldurulmuş bilinç yönetimi
işlevi gören ve sahte imajlar yaratan açıklamalar getirilmektedir. Ekoturizmin
yaygın tanımlarının hepsi bu tür içerikle yüklüdür. Wright ve benzeri düşüncede
olanlar bu idealleştirilmiş ve normatif (etik dahil) prensipleri hareket
noktası olarak almakta, endüstriyel faaliyetlerin çoğunun bunlara uyduğunu
belirtmekte, sadece bazı tur operatörlerinin buna uymadığı üzerinde durmakta,
uyulması gereken prensipler ve sertifika programları geliştirmekte ve çözüm
olarak daha çok ekoturistlerin eğitimi üzerinde vurgu yapmaktadırlar. Bu vurgu
da ekoturizmin yaygın tanımındaki ekoturist profiliyle çelişmekte, dolayısıyla,
bu vurguyu yapanlar açıklamalarında tutarsızlığa düşmektedir: Eğer ekoturist
doğayı bilinçli olarak seçen turist ise, ki yaygın tanımlamalardaki varsayım
budur, o zaman onları çevre duyarlılığı ve davranışı kazanması bağlamında
eğitmenin anlamı kalmaz. Aslında, eğer bir eğitim gerekliyse, asıl
eğitilmesi gerekenler ekoturizm faaliyetlerini düzenleyen ve ondan doğrudan
veya dolaylı olarak kar elde eden güç yapılarıdır. Bu güç yapılarına
uluslararası dev firmalardan, tur operatörlerine, yasal düzenlemeyi yapanlardan
uygulayanlara, yerel idarelerden yerel sermayeye ve “kullanılmayan malın (yani
doğanın, tarihi değerin, inancın, geleneğin, kültürel ürünün) faydası ne?” diye
soran bazı “akademisyenlere” kadar herkes dahildir.
Bozmadan kullanma ve etki
bağı
Son yirmi yıl içinde alternatif turizm, ekoturizm, doğa
turizmi ve bilinçli turizm gibi sayısı elliyi aşan turizm türleri
yaratılmıştır. Bu turizm türlerine çevrecilik boyutu yüklenmiş ve korunan,
doğal ve kırsal alanlara doğru yoğunlaşan bir yayılma başlatılmıştır. Bu çevrecilik
söylemine göre, bu türler doğayı değiştirmeden, bozmadan ve kaynakları
tüketmeden kullanmayı amaçlar. Böylece sürdürülebilir bir turizm faaliyeti
oluşur.
Kullanım daima her hangi bir tüketmeyi veya etkiyi ortaya
çıkartır; kullanmak demek, dönüştürmek, değiştirmek ve etkilemek demektir. Bu
kaçınılmazdır. Bu kaçınılmazlık ekoturizm veya her hangi bir turizm türünde ilk
gereksinimle birlikte başlar. Bu gereksinim turistin geleceği yerde veya yakın
çevresinde kalma, yeme içme ve eğlenme gibi ihtiyaçları karşılayan tesislerin
kurulmasını beraberinde getirir. Bu da doğal peyzajın teknoloji kullanarak
yeniden biçimlendirilmesi demektir. Dolayısıyla, sorun turistle ve turistin
davranışıyla veya birkaç sorumsuz tur operatörüyle başlamamakta ve
bitmemektedir. Bozmadan ve kaynakları tüketmeden kullanım olasılığı pratik
olarak olmadığı için, 1990’dan beri ekoturizmin ve benzerlerinin yerel doğaya
ve topluma ciddi olumsuz etkileri olabileceği ve olduğu üzerinde tartışmalar ve
araştırmalar olmaktadır (Johnson, 1990; Berle, 1990; Hall, 1994; bandy, 1996).
Koruma ve gelişme
uyuşmazlığı
Ekoturizm ve sürdürülebilirlilik anlayışında temel iletilen
görüşe göre, ekosistem korunurken ve yerel koşullar geliştirilirken, ekonomik
pazarın büyümesi ve gelişmesi sağlanacaktır. Bandy’e göre (1996:325) bu görüş
aynı anda heyecan verici ve tüyler ürperticidir: Ekoturizm (ve sürdürülebilir
turizm) ekosistemi ve yereli sözde koruyan ve yöneten girişimleri temsil
ederken, aynı zamanda, yağmacı, talancı, açgözlü ve yırtıcı güçlerin ekonomik,
siyasal ve kültürel egemenliklerini sürdürmek ve güvenliğini sağlamak için daha
etkin yollar/araçlar olarak hizmet etmektedir. 1987’deki Brundtland
Komisyonundan, 1992 Dünya Zirvesiyle sunulan Agenda 21’e ve oradan 2002
Ekoturizm Yılının ilanı ve sonrasındaki bildirilere ve alınan kararlara kadar
bütün metinler, süper-sömürüyle, doğanın gaspı ve homojenleştirilmesiyle,
yoğunlaşan borçlar ve sürdürülebilirlilik krizleriyle (Escobar, 1995; Bandy,
1996:326), yerelin asıl sorunlarıyla ve doğal alanların ve ekosistemin
korunmasıyla gereğince ilgilenmedi ve ilgilenmede başarısız kaldı.
Doğal çevre ve yerel ile turizm sermayesi arasındaki
uyuşmazlık “sorumlu yönetim ve çevresel etik ilkeleriyle” çözülmeye
çalışılmaktadır (Holden, 2003). Aslında, ekoturizmle ilgili sonuçlar (ve
sorunlar) ne yönetim, ne bilgi, beceri, deneyim ve eğitim azlığı (Lagarense,
2003) ve etik sorunlarıdır; ne de uygun politikalar ve yönetimle ve etik
standartlara uymayla çözülebilir; çünkü sonuçlar küresel pazarın “çalışma
tarzından” (modus operanti) kaynaklanmaktadır.
Eko ön eki: Ekonomik
ve ekolojik kalkınma
Genellikle yerel halkın ekonomik faydalarını maksimuma
çıkarma ve ülke ekonomisine katkı bakımından, ekoturizmdeki “eko” önekinin “ekoloji” kadar “ekonomiye”
de karşılık geldiği ifade edilir. Ekoturizm, ekonominin ekolojiyle, ekolojinin
rızası dışı evliliğinin bir ürünü olarak da düşünülebilir. Hatta ekonominin eko
kavramına yüklenen ekoloji anlamı içinde görünmez yapıldığı, saklandığı da
söylenebilir. Sadece ekoturizmin yerel halka gelir sağlaması ve yerel refaha
katkıda bulunması ilkesiyle ekonomi konu edilmektedir. Bu ilkenin ne denli
geçerli olduğu şüphelidir; çünkü ekoturizmin yerele olan ekonomik faydaları ve
iş yaratması yoğun bir şekilde soruşturulmaktadır (Healy, 1994; MCLaren, 1998;
Bookbinder, 1998; Lindberg et al., 1996; aktaran Stern ve diğerleri, 2003). Araştırmalara
göre, yerel halk için görece birkaç iş yaratılmaktadır ve herhangi bir tür turizmden
yerel halk çoğu kez çok az veya hiç fayda elde etmezler. Turizmde elde edilen
karların/zenginliklerin yerelde kalmadığı,
çoğunun uluslararası şirketlere ve bir kısmının da yerel olmayan ulusal
şirketlere gittiği bilinmektedir (Che, 2005; Stone and Wall, 2004; Stem et.
al., 2003; Duffy, 2002; Scheyvens, 1999; Honey, 1999; Lindberg et.al, 1996; Mansperger,
1995;). Gerçekte, ekoturizm seyahat acenteleri, tur operatörleri, hava yolları
şirketleri ve büyük otel zincirlerine sahip yatırımcılar için yüksek gelir sağlar;
emtialaşmış kültür, eğlence ve deneyim paketinin parçası olarak pazarlanan
yerel yaşam ve doğa bu gelirin elde edildiği, ama düşük saygınlıktaki kaynaktır
(Welford and Ytterhus, 1998; Campbell 1999; Loon and Polakow
2001; Jones, 2005; Stem et. al. 2003: 325). Ekoturizm faaliyetleri “dışarıdan
olanlar (yabancılar)” tarafından başlatılır, yönetilir ve ortak-yönetilir (Belsky
1999; Wearing and McDonald 2002, aktarany Jones, 2005). Hiç kimse, Kenya, Cosa
Rica ve Ekvador gibi birkaç marjinal yerel örnekler ve ayrıntılı bölüşüm
göstermeyen “yılık turizm gelirlerinde artış” istatistikleri ötesinde, turizmin
ve ekoturizmin düzenli olarak yerel halkın refahını artırdığını gösteren güvenilir
data sunamaz.
Ekoturizm bir veya birkaç yatırımcı ve yerel iş adamı için fırsatlar,
birkaç yerel genç için mevsimsel düşük ücretler, yerel yaşam biçiminin yok
edilmesi veya marjinal duruma düşürülmesi nedeniyle oluşan yaygın işsizlik ve
yoksulluk, yerelden göç gibi sonuçlar getirir.
Yerel kültüre saygı
iletisiyle gelenler
Ekoturizmin yaygın görüşteki tanımına göre, ekoturizm yerel
kültüre saygılı turizmdir: yani yerel kültür ile turistlerin kültürü beraberce
birbirine saygılı bir şekilde ilişkiye girerler. Bu iddianın aksine,
ekoturizmle yerel kültürün emtialaştırıldığı (kültürel ürünlerin, değerlerin ve
ilişkilerin kazanç için pazarda alınıp satılan mal yapıldığı) (Bandy, 1996) ve
cemaat dayanışmasının eridiği sonuçları çıkmaktadır (Honey, 1999; MCLaren,
1998; aktaran Stern ve diğerleri, 2003). Farklı kültürdeki insanlar birbiriyle sürekli
ilişkiye girdiklerinde ilişkideki güç, egemenlik ve mücadele yapısına bağlı
olarak kültürler etkilenecek, dönüşüme uğrayacak ve hatta ortadan kalkacaktır.
Hall’a göre (1994:154) ekoturizmin gelişmesiyle yerel kültürler üzerine Avrupa
kültürünün değerlerinin yüklendiği muhtemel bir ekolojik emperyalizm biçimiyle
karşı karşıyayız. Ekolojik emperyalizm veya değil, kültürel etkileşimin
başladığı andan itibaren “koruma ve saygı” kavramı artık anlamını yitirir;
“eko” takısını usta bir şekilde kullanan turizm ve reklam endüstrisinin ve
ondan faydalanan diğer endüstrilerin propaganda ve imaj yaratmayla bilinç
yönetimi de buna katılarak yerelin geleneksel yaşam tarzının aleyhine bir
dönüşüm başlar. Böylece yerel el işinden yerel oyunlara, yerel doğadan yerelin
insanlarına kadar her şey kullanılacak emtia yapılarak pazarlanır. Dolayısıyla,
ekoturizm ekosistem ve yerel hayata ekonomik ve kültürel tecavüzün
yoğunlaşmasını ve her şeyin emtialaştırılmasını, yerelin ve çevrenin pazar
yapılarak marjinalleştirilmesini temsil eder (Cater, 1993; Berle, 1991, aktaran
Bandy, 1996; Cater and Lowman 1994; Bandy, 1996). Bu temsilde, doğa ve yerel
olan her şey, birilerinin materyal zenginliği için küresel tüketim kültürünün
“seyrederek, gezerek, görerek tükettiği popülerler” arasına katılır. Böylece,
yerelin küresel pazar içine katılması sağlanır. Bu katılma ile, küresel
pazardaki sömürü ve yoksun ve yoksul bırakma, yerele bu şekilde de taşınır.
Yerelin küresel pazara bu tür katılması, alternatif yaklaşımlara göre, yeni bağımlılığı
ve yeni sömürgeciliği anlatır.
Yaygın
görüşte ekoturizm, başlangıçtan beri çevre eğitiminin vurgulandığı, bozulmamış
doğal alanlarda doğaya dayalı seyahat olarak sunulmaktadır. Eğer ekoturizm
faaliyetlerini düzenleyen, yöneten ve belirleyen güç çevre bilinciyle hareket
eden turistin kendisi olsaydı, bu tanımlama yeterince geçerli olabilirdi; ama değil.
Ekoturist tanımıyla iletilenlerin
anlamı
Ekoturizm
kavramı ile beraber ekoturist kavramı da gündeme gelmiştir. Aynı zamanda
ekoturistin tanımı üzerinde de farklı görüşler ortaya çıkmıştır (Kerstetter, Hou
& Lin, 2004). Ekoturistler ile kitle
turisti arasındaki en temel ayırım ekoturistlerin daha çok “doğa için gelmiş”
olmasında yatar. Teorik olarak ekoturist çevreye duyarlı olan turisttir.
Çevresel bakımdan hassas turistler daha az tüketici ve daha az çevre üzerinde
kirletici etkilere sahip olmaktadır. Fakat ekoturizm destinasyonu olarak
bilinen bir yere giden her turistin çevreye duyarlı olacağı da beklenemez.
Ekoturizmde doğanın kıymetini bilme, doğayı seyretme, bozmadan kullanma,
doğayla iç içe olma, doğadan bir şekilde zevk alma gibi amaçların teorik olarak
belirlenmesi, ekoturizm faaliyetlerinin bu amaçlar doğrultusunda yapıldığı
anlamına gelmez. Operatörlerin ve ekoturizm adı altında seyahat edenlerin
hepsinin çevreye duyarlı olduğu beklenemez. Yapılan araştırmalar bu bağlamda da
önemli farklılıkların olduğunu göstermektedir. Doğa temelli turizm
faaliyetlerinde bulunan turistler davranış, amaç, çevre duyarlılığı ve
ekoturizm hakkında bilgi ve yönelim bakımlarından homojen bir grup oluşturmazlar.
Genel doğa temelli turistler ile ekoturistleri de ayırt etmek oldukça zordur
(Priskin, 2003). Özellikle daha çok hizmet ve rahatlık bekleyen yumuşak (veya
sığ) ekoturizmle birlikte kitle turizminin altyapısı doğal alanlara
taşınmaktadır. Örneğin Weaver’ın görüşüne göre (2001) bu bir tezat teşkil
etmeyebilir, fakat bunun anlamı doğal olanın yapay düzenlemelerle yeniden
biçimlendirilmesi ve doğal olandan uzaklaşmadır. Kuş gözlemi yapan ekoturistler
çevreye çok duyarlı olabilirler, fakat diğer ekoturistlerin böyle olacağının
herhangi bir garantisi yoktur (Richins ve Weiler, 1995).
Turist tercihleri ve konaklama anlatılarının ilettikleri
Doğa, kültür ve
macera ile ilgilenen turistlerin konaklama arzuları ile ilgili araştırmalar,
çok çeşitli konaklama tercihleri olduğunu göstermektedir. Yapılan çalışmalar
çoğunlukla daha samimi, kırsal ve yerel konaklamayı, otel ve motellerden daha
çok tercih ettiklerini göstermektedir. Aynı zamanda çevreye duyarlı faaliyetler
aramaktadırlar. Bununla beraber bazı yerlerde bu talepler karşılanamamaktadır.
Yönelim daha geniş ve uluslararası otel türü lüks konaklama ya da
vahşi doğada modern konaklama yerleri yönünde olmaktadır (Wight 1997).
Turistlerin önemli bir kısmı çevresel sürdürülebilirlik yerine daha çok
“tecrübeleme” ve “bilme” amaçlı olarak seyahat etmektedirler. Kerstetter, Hou
ve Lin’in yaptıkları incelemenin sonucuna göre (2004), örneğin, insanların %
60’ı çevreyi tecrübeleme ve bilme amaçlı macera turizmi yapmaktadır. Örneğin
Nepal hükümeti yerel halk ve ziyaretçilerin doğrudan etkileşimini kısıtlamak ve
sınırlı yerel kaynaklar üzerindeki etkiyi önlemek için kamplı trekçileri teşvik
etmektedir (Wallace vd. 1996).
Reklam ve promosyon
nedeniyle turizm endüstrisi turistlerin eğitilmesi konusuna önem vermeye
başlamışlardır. Fakat bu eğitimin doğasında çekici imajlar yaratma mı,
yoksa ekoturizmle ilgili öne sürülen amaçlar ve sonuçlarla mı ilgilenmenin
egemen olduğu sorusuna cevaplar oldukça çelişkilidir. Örneğin operatörlerin
çevresel eğitimle ilgili reklamlarının içerik analizi yapıldığında, çevresel
eğitimle ilgili vurgunun olmadığı görülmektedir (Price, 2003).
SONUÇ
Ekoturizmin tanımı, amaç ve sonuçlarıyla ilgili sunumlar ve tartışmalar
bizi ekoturizm hakkında şüpheye düşürmekte ve dolayısıyla ekoturizm konusuna
çok daha dikkatli ve bilinçli bir şekilde yaklaşmamız gerektiğini ima
etmektedir.
Dünya Turizm Örgütü (WTO) ve Birleşmiş Milletler Çevre
Programı (UNEP) gibi uluslararası büyük kuruluşlar, yabancı yatırımcılar, tur
operatörleri, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği ekoturizm hareketini gelişmekte
olan ülkelerde özellikle teşvik etmektedir. Türkiye gibi birçok ülke, turizmi
ve ekoturizmi lider kalkınma aracı olarak görmekte ve ekonomilerine çok büyük katkı
sağlayacağını sanmaktadır. Doğal kaynakları uzun dönem çıkar hesapları
doğrultusunda satın almak ve kullanmak isteyen yabancı yatırımcıların, yerel
toplumun kalkınması için ekoturizmin zorunlu olduğu imajını yerleştirme ve
yayma konusunda hem kendi aralarında hem de gittikleri ülkelerdeki ortaklarıyla
birleşmeleri normaldir. Bu yerleştirme ve yayma işinde, gelişmenin sadece tüm
yerel toplum boyunca yayılması değil aynı zamanda çevresel konuların en yüksek
öncelikte olması gerektiği belirtilmektedir. Çevre eğitimi yoluyla yerel halkın
ve diğer yöntemlerle hükümetin tutumlarını değiştirme gerekliliği öne sürülmektedir.
Sanki kırsal, doğal ve korunan alanlarda doğa yok ediliyormuş gibi, doğa
korumayı geliştirmek ve doğayı korumak gerekçeleriyle birlikte, kurtarıcı
olarak ekoturizmin promosyonu yapılmaktadır. Eğer, ulusal ve yerel stratejinin
bir parçası olarak ekoturizm planlanacaksa, en azından turizm tesislerinin
kurulması ve geliştirmesi aşamalarında çevre kaynakları üzerindeki etkilerinin
rutin olarak izlenmesi ve değerlendirilmesi; turizm endüstrisinin günlük
pratikleri, yönlendirdiği etkinlikler ve bu etkinliklere katılan turistlerin
etkilerini izleyecek ve kontrol edecek yasaların oluşturulması ve uygulanması
gerekir (Erdoğan 2003).
Ekoturizm ve doğa turizmi gibi isimlerle, gittikçe kırsal
alana, orman içine ve korunan alanlara yayılan turizm ve 1980’lerden beri hızla
artan pazar konsantrasyonuna (tekelleşmeye, yatay ve dikey örgütsel büyümeye)
karşı gibi görünen fakat onu aslında destekleyen “küresel-yerellik” (glocalism)
düşünü tarzı ciddi bir şekilde soruşturulmalıdır. İster kitle, ister yumuşak
ister ekoturizm olsun, bu turizm biçimleriyle gelen büyük veya küçük turizm
sermayesinin ve endüstrisinin uygulamalarının kendiliğinden çevre dostu bir
biçime dönüşeceğini ummak yanlıştır. Ayrıca ekoturizmin başlangıç sınırları
içinde kalacağını da beklemek doğru değildir. Turizm, hangi adla adlandırılırsa
adlandırılsın, ekonomik bir kaynak olarak ele alınınca, kurulan tesisler ve
ilişkilerle gelen kullanımlar sonucu ekolojik tahrip ve bozulmalar olacaktır.
Kitle turizmi, ekoturizm ve diğerleri arasındaki fark etki ve bozulma biçimi ve
kapsamıdır. Bu fark da statik değil, yayılmaya ve büyümeye yönelik dinamik bir
yapıya sahiptir. Nerede insan girişimi ve kullanımı varsa, belli ölçüde bozulma
vardır. Şunu kesinlikle akıldan çıkarmamak gerekir; turizm özellikle turizme
dayanan yerel alanlarda çevre bozulmasını neden olan en önde gelen faktörlerden
biridir.
Alternatif turizm türlerinin, çevresel duyarlılık söylemlerinin
tersine çevresel bozulmaya yol açacak şekilde gelişmesine uluslararası turizm
pazarından birçok örnekler vermek mümkündür. En başta gelen konu, özellikle
“yeşil ürün” pazarlaması yapan seyahat acenteleri ve tur operatörlerinin bir
kısmının katalog ve broşürlerinde “temiz, bozulmamış çevre” olarak sattıkları
yerlerin aslında doğal çevre açısından hiçbir değeri olmayan yerler olduğudur. Kitle
turizmi yapan acentalar ve tur operatörleri aynı zamanda ekoturizm de yapmakta;
aynı turistleri hem denize hem de doğa içine otobüslerle ve 4x4 jeep
kervanlarıyla taşımaktadır. Doğa içinde aynı otel zincirleri ve sermaye
tesisler kurmakta ve korunan alanlara kadar değerli her yeri meşrulaştırılmış
işgalle çitlemektedirler. Bu yollarla, turizm endüstrisi aslında pazarını
kırsal alanlara hızla genişletmektedir. Bu sırada da ağırlıklı olarak kalkınmayla,
çevresel, kültürel, yerel ve doğal değerleri korumayla ve desteklemeyle ilgili
söylemleri de artırmaktadırlar. Bu söylemlerin geçerliliği turizm endüstrisinin
(turistlerin değil) faaliyetlerinin doğasına bakarak saptanmalı ve bu
faaliyetlerin asıl doğasını yansıtan açıklamalar getirilmelidir. Bu açıklamalar
da politikaların yeniden gözden geçirilmesi için kullanılmalıdır.
KAYNAKÇA
Alemdar, K. ve İ. Erdoğan (2005).
Öteki Kuram. Ankara :
Erk.
Bandy, J. (1996). Managing the Other
of Nature: Sustainability, Spectacle, and Global Regimes of Capital in Ecotourism.
Public Culture, 8 (3):539-566.
Belsky, J. (1999). Misrepresenting
Communities: The Politics of Community-based Rural Ecotourism in Gales Point
Manatee, Belize. Rural Sociology, 64:641–666.
Berle,
P. A. (1990). Two faces of ecotourism. Audobon, 92 (2) s.6.
Blamey,
R. K. (1997). Ecotourism: The Search for an Operational Definition, Journal of
Sustainable Tourism, 5 (2):109-130.
Blamey,
R. K. (2001). Principle of Ecotourism, The Encyclopedia of Ecotourism. New
York: CAB International.
Burger,
J. (2000). Landscape, Tourism, and Conservation, The Science of The Total
Environment, 249 (1-3): 39-49.
Butler,
R. (1990). Alternative Tourism, Pious Hope or Trojan Horse?, Journal of Travel
Research, 28 (3): 40-45.
Butler,
R. (1991). Tourism, Environment and Sustainable Development, Environmental
Conservation, 18 (3): 201-209.
Campbell,
L. (1999). Ecotourism in Rural Developing Countries. Annals of Tourism Research,
26:534–553.
Cater,
E. (1993). Ecotourism - A Sustainble Option? Geographical Journal, 159:
114-115.
Che, D. (2005). Developing
Ecotourism in First World , Resource-Dependent
Areas. Geoforum, (baskıda).
Conservation
International 2003. http://.conservation.org/xp/CIWEB/programs/
ecotourism/ecotourism.xml
Cullen,
Booth, Hughey (2003). Ecotourism issues and options for New Zealand. Tourism
Recreation Research, 28 (2): 89-93.
Duffy, R. (2002). A Trip Too Far:
Ecotourism, Politics and Exploitation. London :
Earthscan Publications.
Erdoğan
N. (2003). Çevre ve (Eko)turizm, Ankara: Erk Yayıncılık.
Faber,
D. (1993). Environment Under Fire. NY: Monthly Review Press.
Hall,
C. M. (1994). Ecotourism in Australia, New Zealand and South Pacific:
Appropriate tourism or a new form of ecological imperialism? İçinde: Cater, E.
ve Lowman, G. (1994) (eds.). Ecotorurism: A sustainable Option? New York: John
Wiley & Sons. s. 137-158.
Holden,
A. (2003). In Need of New Environmental Ethics for Tourism? Annals of Tourism,
30 (1):94-108.
Honey,
M. (1999). Ecotourism and Sustainable Development: Who Owns Paradise?
Washington: Island Press.
Johnson,
B. R. (1990). Introduction: Breaking out of the tourist trap. Cultural Survival
Quarterly. 14 (1): 12–25.
Jones,
S. (2005). Community-Based Ecotourism: The Significance of Social Capital.
Annals of Tourism Research, 32 (2): 303–324.
Kanada
Çevre Danışmanlığı Komisyonu (1992). Canadian Tourism Council Report on
Ecotourism. <http://206.191.33.50/tourism/trdc/form.html">
Kerstetter,
D. L., Hou, J. S. & Lin, C. H. (2004) Profiling Taiwanese ecotourists using
a behavioral approach. Tourism management, 25 (3): 491-498.
Lagaranse,
B. (2003). Community based ecotuorism development to reduce climate change and
manmade coral bleaching: The case of Bunaken national park. Asena Journal on
Hospitality and Tourism. 2 (1): 61-70.
Lee,
C. H., Lee, J. H. & Han, S.Y. (1998). Measuring the economic value of
ecotourism resources: The Case of South Korea. Journal of Travel Research, 36
(4): 40-47.
Leung,
Y. ve diğerleri (2001). The Role of Recreation Ecology in Sustainable Tourism
and Ecotourism. İçinde: McCool, S. ve R. N. Moisey (eds.), Tourism, Recreation,
and Sustainability: Linking Culture and the Environment. New York: CAB
International.
Lindberg,
K., J. Enriquez and K. Sproule (1996). Ecotourizm Questioned: Case Studies from
Belize. Annals of Tourism Research, 23 (3): 543–562.
Loon,
R., and D. Polakow (2001). Ecotourism Ventures: Rags or Riches? Annals of
Tourism Research, 28:892–907.
Mansperger,
M. C. (1995). Tourism and Cultural Change in Small-scale Societies. Human
Organization, 54(1): 87-94.
Middleton,
V. T. & Hawkins C. (1998). Sustainable Tourism: A Marketing Perspective.
Boston: Butterworth-Heinemann.
Nepal,
K. S. (2000). Tourism in Protected Areas The Nepalese Himalaya, Annals of
Tourism Research, 27(3): 661-681.
Nyaupane,
G. P. Ve B. Thapa, (2004). Evalation of ecotourism: a comparative assessment in
the Annapurna Conservation Area Project, Nepal. Journal of Ecotourism, 3 (1): 20-45.
Orams,
M. B. (1995). Towards a More Desirable Form of Ecotourism, Tourism Management,
16 (3-8):142.
Pforr,
C. (2001). Concepts of sustainable development, sustainable tourism, and
ecotourism: Definitions, Principles, and linkages. Scandinavian Journal of
Hospitality and Tourism, 1 (1): 68-71.
Price,
G. G. (2003). Ecotourism Operators and environmental education. Tourism
Analysis, 2003, 8 (2-4): 143 -148.
Priskin,
J. (2003). Characteristics and Perceptions of Coastal and Wildflower nature-based
Tourists in the Central Coast region of Western Australia. Journal of
Sustaniable Tourism, 11(6): 499-529.
Redcliff,
M. (1991). Development and Environmental Crisis. N. Y.: Routhledge.
Richins,
H. ve Weiler, B. (1995). Extreme, extravagant and elite: A profile of
ecotourists on earthwatch expeditions. Tourism Recreation Research, 20 (1): 29 –-
37.
Scheyvens,
R. (1999). Ecotourism and the Empowerment of Local Communities. Tourism
Management, 20: 245 – 249
SDEC
(2002). Sustainable Development of Ecotourism Conference: Final Report April
2002. http://www.planeta.com/ecotravel/tour/2002ecotourismreport.html.
Stem,
C.J., J.P. Lassoie, D.R. Lee, and Deshler, D.J. (2003). How 'eco' is
ecotourism? A Comparative Case Study of Ecotourism in Costa Rica. Journal of
Sustainable Tourism, 11 (4): 322-347.
Stone,
M. and G. Wall (2004). Ecotourism and Community Development: Case Studies from
Hainan, China. Environmental management, 33 (1): 12-24.
Tao,
C. H., Eagles, P. F. ve Smith, S. L. J. (2004). Profiling Taiwanese Ecotourists
Using a self-definition Approach. Journal of Sustainable Tourism, 12 (2):
149-169).
Tao,
C. H., Eagles, P. F. ve Smith, S. L. J. (2004a). Implications of alternative
definitions of ecotourists. Tourism Anaysis, 9 (1/2): 1-13).
The
International Ecotourism Society, (2002). The definition of ecotourism.
http://www.ecotourism.org/index.htm.
Thomas
(1992). Environment in international relations. London: Chameleon Press.
Wallace,
G. N. & Pierce M. S. (1996). An Evaluation of Ecotourism In Amazonas,
Brazil, Annals of Tourism Research, 23 (4): 843-873.
Weaver,
D. B. (1999). Magnitude of Ecotourism in Costa Rica and Kenya, Annals of
Tourism Research. 26(4): 792-816.
Weaver,
D. B. (2001). Ecotourism as mass tourism: contradiction or reality? Cornell
Hotel & Restaurant Administration Quarterly, vol 42 (2): 104-113.
Wearing,
S., and M. McDonald (2002). The Development of Community-based Tourism: The
Relationship Between Tour Operators and Development Agents as Intermediaries in
Rural and Isolated Area Communities. Journal of Sustainable Tourism 10:191–206.
Welford,
R and B. Ytterhus (1998). Conditions for the Transformation of Eco-Tourism Into
Sustainable Tourism. European Environment, 8 (6): 193-195.
Wright,
P. (1997). Ecotourism Accomadition Spectrum: Does Supply Match The Demand,
Tourism Management. 18(4):209-220. Canada.
[1]
Başkent Üniversitesi SBMYO Turizm ve Otelcilik Programı; e-mail:
nerdogan@baskent.edu.tr
[2] Gazi
Üniversitesi İletişim Fakültesi
[3] Bu yaklaşımların doğasıyla ilgili
bilgiler için bknz: Alemdar ve Erdoğan (2005).