Bilimsel araştırma kullanılarak beyin ve davranış yönetimi yapma işinde kullanılan kurmaz yollardan biri de şudur: Araştırmaya yanıt veren insanlara öyle bir şekilde soru sorulur ki, yanıt veren mecburi olarak “istenen seçeneği” seçer. Şöyle denir: “Siyasette sahtekar bir adayı desteklemek vatan hainliğidir. Sahtekarlığı kanıtlanmış başkan adayı Çokkaypak Namusluoğlu’na oy vermeyi (a) düşünür müsünüz ve (b) tasvip eder misiniz? Evet, Hayır”. Diriliş Ertuğrul gibi dizileri yapan yapımcılar bu oyunu (bilerek veya bilmeyerek) çok kurnazca bir şekilde uyguluyorlar dizilere: İzleyicilere aşılamak istedikleri her şeyi, Ertuğrul gibi önemli tarihsel bir ünlüyü kullanarak ve aşılamak istedikleri her şeye Allah’ı ortak ederek (Allah’ın istediği olarak sunarak) yapıyorlar. Allah’a “adını yüceltmek için çıktığım bu yolda” diye sürekli dua eden Ertuğrul bu işi kılıçla kan dökerek yapmaktadır. Bu kan dökme ve istila işine Allah’ı ortak etmiyor; Allah’a (ve bize) Allah için yaptığını söylüyor: Bu tür söylemle ve iddiayla gelenlerin davasına karşı gelmek (veya barışı ve insanlığı savunmak) demek, Allah’a karşı gelmek demektir. Bu söylemler ve dava hemen her örgütlü dinde ve propagandada kutsal kitaba bağlandığı için, barış istemek bile, Tanrının buyurduğu davaya karşıtlığı ifade eder. Şu sözler, bu “egemen yaratılmış-gerçeğin” karşısında ya hiçbir anlam taşımaz ya da, en iyi şekliyle, “günah”, ve en kötü şekliyle, “münafıklık veya kafirlik” olarak nitelenir: Kılıçla (katliam yaparak) barış ve Tanrının düzeni gelmez; insanımsılık tarihini yapanların ve yazanların ve onları destekleyenlerin düzeni gelir. Her şeye kadir olan (her şeye gücü yeten, kuvvet ve kudretine hiçbir sınır olmayan) Allah (veya Tanrı) isterse bu dünyayı istediği gibi yapamaz mı? Soyguncu ve katil kapitalistlere, onların pis işlerini yapan siyasetçi, yönetici, din adamı ve medya profesyoneli (ve yönetici) denen hasta ruhlulara ihtiyacı olacak kadar kudretsiz mi? (Demek istediğim şu: Bu bilgiçlik taslayan hunhar cahiller güç ve ihtirasları için “Allah için kutlu davasında kılıcıyla şehit olmaya can attıklarını” söylediklerinde, Allah’a “sen beceremiyorsun, senin için biz yaparız” gibi şeyler dediklerinin farkında bile değiller. Böyle söyleme yerine, yani “Allah için” deme yerine “padişah için, kral için, hükümdar için, kapitalistler için, yöneten güçlüler için” dersek, işte o zaman tarih boyu süre getirilen gerçek, asıl gerçek ortaya çıkar. Allah/Tanrı da, bu asıl gerçeği gerçekleştirmede insanların birbirini öldürmesi için “kullanılan ikna araçlarından en güçlü bir tanesi” olarak karşımıza çıkar, ne yazık ki.