Ümmet ve millet olun! Sefalet, felaket tellalcıları! "Vur de vuralım, öl de ölelim" hastalığı! "Gitmem, valla gitmem" diyen 100 yılın intikamcıları




İsrafla, hırsızlıkla, çevre talanıyla, vurgunla, kitleleri yoksulluğa ve bilişsel yoksunluğa mahkum eden "özel teşebbüs sistemi" soygunuyla dümenlerini tarih boyu yürütenler ve onların pis islerini yapan siyasal güçler ve medya endüstrilerinin cambazları,  geniş ktlelere "Aman tek bir lokmayı bile israf etmeyin! Tabağın yarısını yiyip yarısını çöpe atmayın! Suyu, elektriği tasarruf edin; Bizim israf ve insanfsızlığmız, hep sizin israf ve insafsızlık özlemlerinizi hissederek doyurmanız için!" gibi laflar ediyor insanlıktan nasiplerini almamış, ama soygundan nasiplenen birileri, büyük soygunu yapan ekonomik ve siyasak güçler için. (Aslında bu tür sözleri düşünen, propagandasını tasarlayan ve gerektiğinde birbirini yiyenler, daima ücretli/maaşlı köleler olmuştur, efendilerinin önlerine attığı kırıntılar için). Şu yazacağımı günümüzde bu ülkenin çoğunluğu her zaman yaşıyordu ve şimdi daha çok kötü durumda yaşıyor: Benim en çok sevdiğim, çeşmeden bir kaseye su doldurmak, suyun içine şeker atıp karıştırmak, kuru ekmeği küçük parçalara bölüp suya atıp, afiyetle kaşıkla yemekti. Ben nasıl israf yapabilirdim ki! İnsanların israf yapabilmesi için, önce yeterli yiyeceklerinin olması gerekir; sonra da yukarıdaki sözleri söyleyen insanımsılar gibi olmak. Biz "israf olmasın" diye, dört kardeş aynı yatakta yatardık, hem köydeki eşkiyaların girip soyduğu "in evinde" hem de Ankara'daki "buz gibi rüzgar geçirerek" bizi doğayla içi içe olmaktan mahrum etmeyen bol fareli evde. 
  
Abartıyorum! Hatta yalan söylüyorum; Ne ekonomik sefalet içinde ne de düşünsel, duygusal, vixzdansal ve davranışsal olarak sefilleştirilmiş millet ve ümmet var! Bu onurlu millet ve ümmet, ayrıca şikayet edip günah da işlemezler asla. Dikkat, kemik atıyorum, yakala, tarih boyu yaptığın gibi kemire kemire Diriliş ve Uyanış dizilerini izle, şükret, sınandığını unutup şikayet ederek kafir olma. 


Eyyy yöneticiler, o anketlerin sonuçlarına bakmayın; "yüzde 20 kararsız var" demek, o araştırma geçersiz demek. Hiç kaygın olmasın; Biz Asla CHP ve benzeri nifakçılara ölür de oy vermeyiz. Bir Arjantinli "Arjantin halkını sırtından vurup çamur içine ağız üstü yere sersen, o çamurun içinde o çamuru yalayarak sürünmeye ve büyüklerine dua etmeye devam eder" demişti. Arjantinliler de ne ki! Biz aç ölürüz; çamuru bile israf etmeyiz, vurguncular yıkılan binalar ve "kentsel dönüşüm" diye meşrulaştırılmış gasplar yapsın diye; Biz vefalı, inançlı ve gözü tok kullarız, sadık milletiz, imanlı ümmetiz. "Padişahım sen çok yaşa" demek için, hayallerimizin gerçekleşmesi için, 29 Ekim 2023 yılını sabırsızlıkla bekliyoruz: Vur de vuralım, öl de ölelim ki, siz ekonomik ve siyasal büyüklerimiz bizim sayemizde zenginlik, güç ve şaşa içinde yaşayın her zamanki gibi. Biz de size bakıp, öbür dünyadaki Hurileri ve Nurileri de sizin sömürünüze sunarak, mutlu olalım. Biz sizin için var olduk ve varız. Onbinlerce yıldır böyleyiz ve dayanamayıp şikayet edenlerimiz olsa da, biz "düzenden" vazgeçmeyiz. "Alışmış kudurmuştan beterdir" derler. 

Güç ile gelen alışkanlık güç kaybında, eskiden intihar ile kabullenme arasında bir yere düşen davranış türü getirirdi. Siyasal (ve ekonomik) güç kaybını hazmedemeyenler günümüzde ellerinden gelen her türlü pisliğe başvurmakta ve sahtekarlığın 1001 yolunu kullanma yolunu seçerek güçlerini sürdürmeye çalışmaktadır. Öyle ki "muhalefet bizi yerimizden etmek istiyor" diyerek muhalif olanları ezmeyi müşrulaştırmaya kadar giden hasta bir "sahiplik, haklılık, doğruluk" düşüncesini, hırsını, ihtirasını ve kanserini yaymaktadır: "Ben sinin evini de satarım" diye kaynanasının evini satma hakkına sahip olduğunu ısrarla iddia eden gelinlere karşı, o televizyon programını yönetenin "bunu yapamazsın, çünkü o kaynananın malıdır ve ayrıca yasalara da aykırıdır" demeyi aklına getirememesi --veya bilerek söylelemesi-- bu yayılmış kansere bir örnektir. Bir diğer örnek de "diğer partililere, farklı görüşte olanlara, farklı giyinenlere" saldırmayı müşrulaştıran, haklı çıkaran, doğru gören hastalık, kendinden  olmayana yaşam hakkı tanımayan insanımsılığı/hayvanımsılığı (daha yavan sewviyesine bile gelmemişliği) anlatır. Bu hastalık bencilliğin ve ötekileştirmenin tavan yaptığı, mantıklı düşüncenin askıya alındığı ve onun yerine bağımlılığı meşrulaştıran, haklı çıkaran, doğrulayan, doğruyu ve iyiyi  kötüleyen veya onunla alay eden mantıksızlığın yerleştirildiği, insanın kendi vücuduna, başka insanlara ve çevresine kötülükler yaptığı, vcdansızın vicdanlılık ve kölenin özgürlük tasladığı bir durumu anlatır. Caniliği, huhharlığı ve vicdansızlığı yüceltenlerin "vur de vuralım, öl de ölelim" diyenlere, "merak etmeyin o da yakın" diye "kendini ve aşkasını ne için ve kimler için öldürmeye hazır hale getirilmişleri umutla besleyen ve onlara hazır olmalarını söyleyenler uzun zamanlardan beri vardı. Ama günümüzdeki kadar güçlü hissetmeyle, kin ve düşmanlıkla dolu olmayla gelen pervasızca insanları diğer insanlar üzerine saldırtmaya hazır yönetici kadroların olduğu bir zaman, orta çağlarda bile yoktu diyebiliriz: Güç ve çıkar için hiçbirşeyden kaçınmayacaklar --örneğin Trump ve onun dünyadaki kopyaları--, güçlerini ve pozisyonlarını yitirmemek için ellerinde nükleer silah varsa, "ben kaybedersem, herkes kaybeder" diyerek dünyayı cehenneme çevirirler hiç tereddüt etmeden.       

Cep telefonuma bu tür mesajlar ve elbette bize krediler bahşeden bankaların bizi ne kadar düşündükleri mesajları sürekli gelmekte. Onlar bize konuşmakta, ama biz onlara bir türlü konuşamamaktayız; onlar bize erişiyor, ama bizim onlara erişimimiz engellenmiş. Ne demokrasi ve özgürlük değil mi! Ama CHP veya benzeri bir ittifak sayesinde liberal çoğulcu katılımcı demokrasi geldiğinde, bu sorunların hepsi ortadan kalkacak; ele ele mutlu bir şekilde güneşin batışını seyrederek filmi bitireceğiz (kim dedi "hadi ordan be" diye? "Güneşin batışı" ile, ilk karaklık çağdan daha karanlık ve hunhar olacak olan İkinci Karanlık Çağı mı ima ediyorsun yoksa? Yooo, ikinci karanlık çağın alacakaranlığında olduğumuzu söylüyor gibi geliyor bana. "Okumanın" "anlama" yapıldığı çok gelişmiş cehalet çağı demek istiyor olabilir mi? Tüh, bir türlü, "derin anlam" çıkaramadık gibi geliyor bana!)

Brilerinin seçim heyecanı birilerinin seçim oyunları ve birilerinin seçim savaşı devam ediyor.  Ocak 21 2021'deki yazımda, Trump seçimi kazanana koltuğu verecek mi, yoksa, ABD Hıristiyan Evangelist Cumhuriyetini ilan edebilecek mi?  diye sormuştum. Trump'ı koltuktan kopardılar kolayca, çünkü Trump ABD devletinin her kurumunu ele geçrimemiş, her kurumunu adamlarıyla istila etmemişti (aslında edememişti). Edebilseydi, İncil'i elinde sallayarak, Amerikaya kan kustuırarak devam eden teoloji cumhuriyetini kurmuştu ve ölünceye kadar yönetiyor olurdu, öldükten sonra da oğlu devam ederdi.  Türkiye gibi ülkelerde, birbiriyle kıran kırana çıkar yarışındaki güçlerin bir kısmı, Amerika ve Avrupa ülkelerindekinini aksine, kapitalist sınıf diktatörlüğünün devletini ve sistemini meşru olarak kabul etme yerine, o sınıf diktatörlüğüne örgütlü dinin cübbelilerinin ve sarıklılarının siyasal egemenliği ele geçirerek, on binlerce yıldır yaptıkları gibi, ortak olmak istemektedirler.  Kapitalistler için hava hoş, çünkü onların yönetimi için ümmet, durmadan özgürlük, haklar,  demkrasi gibi şeylerle kapitalist soygunu rahatsız eden bir kısım milletten çok daha  işlevseldir: Bu durumu 1970lerde anlayan Amerikayı yönetenlerin ilk yaptıkları işlerden biri de yoğun bir şekilde Müslümanlığın ABD'de yayılmasını sağladılar. Bunu dünya'da geliştirmek için Kör İmam'ı ABD'ye getirip görevlendirdiler. Kör imam 1992'de İkiz Kuleleri uçurmaya çalışınca (veya birileri Medeniyetler çatışması teorisini gerçekleştirme işinin bir parçası olarak öyle planladığı için), Kör İmamı ve yakınlarını suçlayıp defettiler. Onun yerine, Kör İmamın dünyadaki işini başarıyla yürütecek olan Fettullahı getirdiler. O ölünce de bir başkasını getirirler kolayca.  

Seçime on gün kaldı. Herkes merakla bekliyor: Seçimde ve sonrasında neler olacak diye.
Benim tarihsel olaylardan ve Türkiyede özellikle son  8 yılda yapılanlardan hareket ederek yaptığım tahmin şu: İncilli Trump  Türkiyedekileri kıskanacak, çünkü ya son kalan cepheyi de, sandık demkrasisinin sandıklarını  "kafirlerin oyunu" diye çöpe atacaklar amaçlarına ulaşacaklar ya kısa süren bir kargaşa sonucu başarılı  olacaklar, ya Türkiye Orta Doğu cehennemini yaşayan bir ülşkeye döndürülecek ya da kısa dönemli başarısız bir denemeden sonra Trump ve adamşları gibi bertaraf edileceklerdir. Önde gelen olasılık, Türkiye, Erdoğan'a "seçimi kazanması için çok yardım ettik" gibi sitem eden Alman Merker gibilerin (yani Batının ve ABD'nin bazi güçlerinini yardımıyla, hem Batılılrı hem de Osmanlıları  tahtlarından eden Kurtuluş savaşı sonrası kurulan siyasal sistemden "100 yılın intikamını" alacaklardır. 
    

Mayıs 3 2023,             

Share:

Translate

Çok Okunanlar

YENİLER

Labels Etiketler

Burs ve Kitap

Kitaplar BEDAVA

Kitaplarımın hiçbiri kesinlikle satılık değildir (olası istisnai durum için lütfen okuyun). Gerçi birkaç öğrenciye burs vermek için  bi...