CİLALI BAŞ DEVRİ 21. YÜZYILDA İNSANLIK:

MODERNLEŞMENİN KÜLTÜRÜ

Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, kültürel faktörler modernleşme yaklaşımlarının hepsinin içinde belli ağırlıkta yer alır. İletişim ve özellikle kitle iletişimi bu kültür değişiminin taşıyıcısı ajanlar olarak nitelenir ve teşvik edilir. Kitle iletişim araçlarının kültür değişimindeki rolü, en çok tepki gösterilen bir alan olmuştur. Kitle iletişim araçları “Coca Cola kültür emperyalizminin” temsilcisi olarak nitelenmişlerdir. Fakat, her görüş içinde kitle iletişim araçları, görüşün saptadığı modernleşme politikalarını uygulamada önemli ve etken bir araç olarak nitelenir. 

Modernleşmenin kültürel bakımdan açıklanması, ideal tip ve geleneksellik ötesinde, onlara paralel bir başka açıklama biçimini getirdi: Kültürel gecikme. Gecikme neden olur? Biri yol alırken öbürünün Siesta yapmasından veya kahvede tavla atmasından! Ayrı zamanlarda yola çıkmadan. Aynı zamanda yola çıkıp da; kabiliyetsiz olmaktan. Tanrı vergisi yeteneksizlikler ve kötürümlük nedenleriyle geride kalmaktan. Modernleşme ve modernleşme ideolojisinde kültür oldukça önemli yer alır. Modernleşme, kültürel anlamda, geleneksel kültürden modern burjuva kültürüne geçiştir. Toplum değişimiyle ilgili kültürel inceleme ve yaklaşımlarda, kültürel gecikme ve bu gecikmenin kültür transferiyle ortadan kaldırılması ön plandadır. 

Pozitivist okulun önde gelen kültürel değişim ve azgelişmişlik teorisi, Ogburn'un kültürel gecikme (culutral lag) yaklaşımıdır. Bu yaklaşım gerçekte genel “equilibrium/denge teorisinin özel bir biçimidir: Bu teoriye göre, (1) toplumlar homeastatik, yani kendi kendine denge arayan ve sağlayan mekanizmalar olarak işlerler. Homeastatik görüş pozitivist sosyal bilimlerin temel kavramlarının en önde gelenidir. Kavram sosyal yapıyı biyolojik yapı gibi, örneğin insan vücudu gibi işleyen bir sistem olarak görür ve değerlendirir. (2) Bu mekanizmalar içinde bir parçada dengeyi bozan değişiklikler, dengeyi yeniden bulmak için dengeci değişikliklere yönelir; (3) Kültürel gecikme eski ve yeni durum arasında kötü ayarlama yüzünden olur. 

19. yüzyılın kültürel evrimcileri insanın basit, ahlakdışı vahşilikten ve yabanilikten medeni bir duruma yükseldiğini ileri sürdüler. Medenilik hali de endüstriyel bir toplumda ve burjuva demokrasisinde yaşama, İngiliz imparatorluğuna inanma ve İngiliz kilisesine ait olma olarak nitelendi. Bütün insanlığın bu tür bir medeniyete doğru ilerleyeceği savına inanıldı. Bu görüşün önde gelen savunucuları arasında İngiliz antropologu E. B. Tylor, Amerikalı banker, avukat ve antropolog L. H. Morgan, Finlandiyalı filozof E. Westermack, İskoçyalı avukat J. F. McLennan, İskoçyalı antropolog J. Frazer vardır. Bu genel görüş Morgan tarafından “eski\ancient toplum” incelemesinde geliştirildi. Morgan'a göre, “insanlığın bütün kabilelerinde vahşilik barbarlıktan önce ve barbarlık da medeniyetten önce geldi” (Denisoff, 1974). 

Modernleşmede kültür konusu, 1970'lerde “kültürel emperyalizm” ve UNESCO'nun “tek yönlü akım, yeni dünya iletişim düzeni” tezlerine karşı tepkiyle başlayan girişimlerle hızlandı ve 1980'lerde ve 90'larda, özellikle Avrupa Birliği'nin aldığı iletişim kotası kararlarına karşı mücadeleyle gerginleşti. Modernleşmenin kültürü, modernleşen ülkelerdeki geleneksel kültürün modern kapitalist kültüre dönüşerek\dönüştürülerek kalkınmanın gerçekleşmesi anlayışı, kalkınma teorilerinin iç yapısının bir parçasıydı. Fakat modernleşmeye karşı direnişin kültürle ilgili açıklanmasında, Lernerci ve Rogerscılar'ın getirdiği açıklamalar yanında, başka açıklamalar da geldi. Bu açıklamalar, Lerner ve Rogers tipi açıklamadan farklı olarak, geleneksel kültürde değişim gerekliliğini öne sürme yerine, Amerikan kültürünün “diğer kültürü anlamaya” çalışması; geleneksel kültürün Amerikan kültürüne uyması yerine, Amerikan kültür taşıyıcısı iş adamlarının ve resmi temsilcilerin geleneksel kültürün kaidelerine uymasını öngördüler. Bu öneriyle gelen “Çirkin Amerikalı” birden bire bütün dünyada alkışlanmaya başlandı. Aslında, Çirkin Amerikalı'nın amacı, sömürünün gerçekleşmesi ve asgarileşmesi girişimlerinde, Makyavelli’nin öğrenilmesinin zorunluluğunu belirtmesiydi. Elbette Güzel Amerikalı'yı içen, yiyen, giyen, dinleyen ve medyada seyredenler, bu Çirkin Amerikalı'yı hatırlamazlar. 

1960'ların sonunda Amerika'da özellikle siyasal kültürle ilgilenen kültürel göstergeler yaklaşımı, 1980'lerde, diğer ülkelerde modernleşmeyle ilgili olarak kullanılmaya başladı. 

Tek çizgide giden kültürel modernleşme ve değişim modeline ekleme, çok çizgili (gerçekte çok verili) revizyonla yapıldı. Bu yaklaşıma göre, kültürel faaliyetler çeşitli biyolojik ihtiyaçları karşılar, fakat biyolojik ihtiyaçların olması kültürel faaliyetlerin karakterini açıklamaz. Her insan yemek zorundadır. Ancak belli yiyeceklerin seçimi, bu yiyeceklerin nasıl elde edildiği, hazırlandığı, sadece süper organik seviyede açıklanabilir. İnsan örgütlerinin gelişmesinde diğer kalıplar da vardır. Bu kalıpların her biri, belli bir toplumun kendine özgü koşullarına farklı zamanlarda ve yerde uyar. İnsan kültürü birçok farklı çizgi boyunca gelişmiştir. Dolayısıyla kültürel evrimi, tek yönlü çizgisel olarak değil, çok yönlü çizgisel olarak düşünmek gerekir (Denisoff, 1974:210-219). 

Golding'e göre (1974:43) kalkınma için zorunlu olduğu söylenen yeni değer setleri, aslında endüstriyel iş ahlakı ve özel teşebbüsün evrensellik sloganlarından başka bir şey değildir. Sosyal değişimi yeni kaidesel standartlara adaptasyon olarak alan varsayım, sosyal yapıyı kurumsal olarak ve kurumsal değer sistemlerine bağlı olarak görür. Bu tür kültürel saptayıcılık az gelişmiş ülkelerdeki radikal değişim güçlerini anlamaya hiç yardım etmez, çünkü bu güçlerin varlığını reddeder.
Share:

Translate

Çok Okunanlar

YENİLER

Blog Arşivi

Labels Etiketler

Burs ve Kitap

Kitaplar BEDAVA

Kitaplarımın hiçbiri kesinlikle satılık değildir (olası istisnai durum için lütfen okuyun). Gerçi birkaç öğrenciye burs vermek için  bi...