GLOBAL SOSYAL EVRİM VE İLETİŞİM
Toplum değişiminin anlamı ve iletişimin bu değişimdeki yeri konusunda, başlangıç, gidiş, ulaşılan yer ve sonuçlar oldukça farklıdır. Günümüzde egemen pozitivist okulun verdiği cevapların sistemli başlangıcını 18. ve 19. yüzyılın klasik evrim kuramcıları oluştururlar.
Klasik gelişme teorileri, global evrimci şemalardır ve insanlık tarihini başından sonuna kadar açıklamaya, anlamaya çalışmışlardır. İlk evrimciler, Comte ve Spencer, evrimin genel kanunlarını ortaya koyan paradigmalar ortaya attılar. Önce, konuyu anlamak için evrimci teorinin kavramlarının anlamını açıklamakla işe başlayalım.
EVRİMCİ SÖZLÜK
Pozitivizm: Kavram özlüce deneysel yolla pozitif bilginin elde edilmesini anlatır. Düşünce ve analiz yöntemi olarak Saint Simon ve özellikle Comte tarafından ortaya atılmıştır. “Pozitif” kavramı bu aydınlar tarafından iki temel anlamda kullanılmıştır. Birincisi, bilmenin bilimsel yolu, kesin bilgiyi anlamadır. İkincisi ise, pozitif, negatifin (yani, Fransız Devrimi'nin ve aydınlarının yıkıcılığının ve eleştiriciliğinin) karşıtıdır. Pozitivizmin, ideolojik çeşitliliği ve inanç farklarını ortadan kaldıracağı düşünülür. Pozitivizm; sistemde, kural ve değerlerde iyilik yattığını belirtir ve toplumsal yapının “sisteme faydalı ve görevsel” taraflarına eğilir. Comte'cu pozitivizm, bu “faydalı-görevsellik” kadar, toplumsal birlik ve bağlılık kavramlarına da aynı hayranlıkla yaklaşmıştır. Bu görüş, R. Brown, Shils, Parsons ve Merton gibi fonksiyonalistlerden geçerek günümüzün sosyal bilimlerindeki anayol (mainstream) yaklaşımlarına temel olmuştur.
Pozitivizm koyduğu mekaniksel nesnelleştirme süreçleriyle bilim adamını belli bir kalıp içinde çalışmaya yöneltir. Bunun yanında, bu süreçlerle bilim adamının girişimi ve ürünündeki ideolojik yan nesnel yapılarak saklanır. Bu yönlendirme işi, sadece 20. yüzyılın bilimine ait değildir. Klasik ve yeni-klasik ekonomi katı yasalara bağlılıkla zamanı dondurmuş; statik ve tek-zaman kesitli bir bilim yaratmış; insanın ekonomik faaliyetlerindeki tarihsel dinamikliği gözardı etmiş; insanı anlamaya çalışırken insanı anlama süreci dışına itmiştir (Erdoğan, 1998; Yerxa, 1994; Babe, 1993; Gandy, 1993). Sosyoloji ve siyasal bilimde, özellikle Durkheim geleneğine bağlı kalarak, pozitivizm “sosyal verisel-gerçeklerin” toplanarak değerlendirilmesine yönelir; bu yönelimle elde edilen sonuç sürekli değişme ve çelişkidir. Örneğin bu nedenle Amerikan pozitivist sosyolojisi, siyaset bilimi ve sosyal-psikolojisinde yapılan araştırmalar ortak anlamlandırma getirecek sonuçlar sunmaz.
Sapma: Bu kavramın, pozitivist okulda kullanılan anlamı, bizim günlük kullanımımızda “yoldan çıkma, yoldan ayrılma, sapık davranış” anlamındadır. Sosyal kaidelere, egemen gelenek ve göreneklere uymanın aksi olarak kullanılır. Kavram, kişilerin meşru sosyal rolleri yerine getirmesindeki bireysel başarısızlık anlamındadır. Dolayısıyla, sapmada hem bilinçli olarak ayrı yolu seçme ve karşıtlık, hem de başarısızlık sonucu uyamamak, uymamak, uymayı reddetmek vardır. 1960’ların sonunda Chicago’daki öğrenci ve öğrencilere katılanların protestoları sırasında sosyologlar ve sosyal psikologlar soruna çare ararken, bilinçli başkaldırıyı “tedavisi gereken psikolojik hastalık” olarak nitelemişlerdir. Sapma, sapanı topluma ve egemen yapıya ayarlamayı, bu da sapmayla mücadele politikalarını getirmektedir. Bu politikalar arasında lobodomi denen beyin ameliyatı ile bireyi işlevsizleştirme- yoluyla “sapanları tedavi” de vardır.
Tek yönlü gelişme veya tekli doğrusal/çizgisel model: Bu tür modelde hareket belirli bir noktada veya herhangi bir noktada başlar ve tek bir yönde, tek rotada hareket ederek, belli tek bir sonuca varır. Batı'nın klasik sosyal değişim teorileri bu temele dayanmıştır.
Organizma: Toplum biliminde, toplumu yaşayan bir organizma gibi görmedir. Toplumsal “organizma” modeli evrimci biyolojiden değil, embriyolojiden gelir ve bunun sosyolojide toplum yapısının, denge arayan ve dengedeki karmaşık biyolojik organizmaya benzeyen şekilde kullanılması, yanlış uygulanan bir kıyaslamadır. Bu yanlış kıyaslamayı evrim teorisinin modern çeşitlerinde de görürüz. Şüphesiz bazı toplumlar diğerlerinden daha geniş ve güçlü duruma gelmişlerdir, bazıları tamamıyla ortadan yok olmuş veya yok edilmişlerdir. Gelişmiş veya gelişmemiş, basit veya karmaşık olsun fark etmez, her sosyal örgütlenme, bu örgütlenme biçimini tutan koşulların değişmesiyle değişir ve onu oluşturan koşulların ortadan kalkmasıyla ortadan kalkar. Bu koşullar, sadece örgütlenmenin kendi başına biçimini değil, aynı zamanda, diğer toplumsal örgütlenmelerle --kavimler, kabileler, devletlerle-- olan ilişkisel koşullarını da içerir.
Denge: Pozitivist okul, toplumu (ve insanı) normal halinde, parçalarıyla birlikte bütünleşik bir tümü yaratan (tümleşik) bir organizma gibi görür. Dolayısıyla dengesizlik, görevselliğin karşıtıdır ve denge, parçaların görevsel işlemelerinin sonucu elde edilen “normal ve sağlıklı” bir durumdur.