CİLALI BAŞ DEVRİ 21. YÜZYILDA İNSANLIK:

MODERNLEŞMENİN SOSYOLOJİSİ: YAPISAL GÖREVSELCİLİK

Modernleşmenin tutucu sosyolojideki egemen yaklaşımı, Tönnies ve Weber'in geleneksel ve modern üzerine olan perspektiflerini birleştirmeye çalışan T. Parsons, E. Shils ve öğrencilerinin savunduğu yapısal görevselcilik[1] teorisidir. Bu birleştirmeyle, Parsons (1951) sosyal faaliyetlerin ve sosyal örgütlerin etrafında döndüğü beş kalıp değişkeni ortaya atmıştır. Bu kalıplar mikro (= psikolojik, davranışçı), ara (= sosyo-psikoloji) ve makro (= örgütsel) seviyelerde inceleme yapan modernleşme teorisyenleri tarafından benimsenip kullanılmıştır. Bu kalıplar kutuplaşmış ikilemlerdir ve modern kapitalizmle ilgili olanlar evrensel, modern ve arzu edilir gerçekler olarak sunulur. Bu kalıp/patern değişkenlerini özetleyelim: 

(a) Duygusallık - kişisel yansızlık ikilemi: Kişiler o anki doyumlarını (haz veren isteklerini, ki bu ihtiyaç olabilir veya olmayabilir) azamileştiriyor mu, yoksa gelecekteki olasılıklı daha büyük avantajlar için doyumlarından mı vazgeçiyorlar? Ya da kişiler ilişkilere duygusal nedenlerle mi giriyorlar yoksa maddi, çıkarcı nedenlerle mi? Bunu şöyle okuyalım: Hisleriyle hareket eden insanla planlı hareket eden insan arasında fark vardır. Hisleriyle hareket eden şimdiye dönüktür ve hayvan gibi o anki ihtiyaçlarını tatmin eder ve hayvan gibi tekrar ihtiyaç karşılanması gerektiğinde harekete geçer. Hissellik/duygusallık ilkellikle eşleştirilmektedir. Kişisel yansızlıkta ise en az iki gizli anlam vardır: Birinci anlam, “kemerleri sık, tasarruf et, bir gün sen de zengin olursun, yeter ki çalış” ideolojisinin teşviki ve yoksullaştırılmışı yoksulluk koşulları için suçlamadır. İkincisi ise “uzun dönemli planlarla, diğer insanlar dahil bütün kaynakları, kar hesaplarına göre, sömürü ve bu sömürüde kaz gelecek yerden civcivi esirgememek” hesapçı davranışçılığıdır. 

(b) Dağınıklılık/yaygınlık – belirginlik ikilemi: Kişilerin diğerleriyle ilişkisi her şeyi mi kapsıyor yoksa belli alanlar içinde mi sınırlanıyor? Bunu şöyle anlamlandıralım: Benim hem ekonomi, hem siyaset sosyolojisi, hem siyasal ekonomi, hem iletişim gibi her dalda fikrimin olması, kapitalizmin bölümlere ve alt-alt bölümlere ayrılmış bilim anlayışında, genellikle çıkarlara dokunduğu için, olumlu olarak nitelenmez. Belli bir alana kendini bütünüyle verme ve amaçlarını kesinlikle belirgin bir çerçeve içinde saptamadır; böylece hem mücadelede, hem de “kar” sağlamada avantajlı duruma gelebilirsin. Birinci tip insan ve toplum yapısı işbölümünün yoğun olmadığı basit yapıları anlatır. Herkes her şeyi yapar; çünkü her şey çok sınırlı bir alan içindedir. Dikey ve yatay farklılaşma ve çeşitlenme yok denecek kadar azdır. İkinci tip ise, yaygın işbölümü ve uzmanlaşmanın olduğu gelişmeyi anlatır. İkinci tipte çıkar alanları mülkiyet ilişkileriyle sıkı sıkıya düzenlenmiş ve korunmuştur; ve yaygın işbölümü nedeniyle uzmanlaşmada dışlama ve “benim ve bizim” sahipliği egemendir. 

(c) Öznel adamacılık – evrensellik ikilemi: Birey, kişisel ilişkilere göre mi (örneğin arkadaşlık, akrabalık gibi) yoksa duruma ve kişiye özgü ölçülere göre mi değerlendirme yapıyor? Örneğin, futbol takımı tutar gibi mi yoksa balık tutar gibi parti tutuyor? Burada da dikkat edersek, kapitalist bireyselleşmiş çıkar evrenselleştiriliyor ve bireyin kendi çıkarını yakın çevresinin çıkarından geçerek tanımlaması ilkellik ve gelişmemişlik olarak anlamlandırılıyor. 

(d) Soy/rütbe – başarı ikilemi: Kişiler sülale ve silsilelerine, ve onların ne yaptıklarına göre mi, yoksa kendilerinin elde ettiği başarıyla mı tartılır? Bu anlayışa göre, geleneksel toplumlarda sosyal sahnede aile egemendir, yerel cemiyetler küçüktür ve ailenin, cemiyetin ortak amaçlarında ve kazançların dağıtılmasında (bölüşülmesinde), kimin ne alacağına karar verilmesinde kişisel ilişkilere ağırlık verilir. Dolayısıyla başarı kişiye değil, kişinin nereden geldiğine, kimlerden olduğuna bağlıdır. Çok gelişmiş Amerika’da bile profesyonel seviyede iş bulma ve tutmaya gelindiginde sadece ne bildiğin değil, öncelikle seni kimin bildiği onem kazanır. Kennedy, Ford, Carnegie aile kimliği ve New York’un Harleminde herhangi bir aileden olma kimliği toplumda yaratılan zenginliklerinin dagitılmasında kimin ne alacağına ve nasıl alacağına neyin karar verdiğine çarpıcı bir örnektir. Soy ve rütbe (sınıf) ile birlikte, ona yapışık olarak başarı da gelir. Kapitalizmi sanki bireysel başarı üzerine kurulmuş ve sosyal kademelerde yükselmenin ve düşmenin (sınıflar arası geçişin) yaygın olduğu, soy ve rütbenin (sınıfsal aitliğin) yerine bireysel başarının geçerli olduğu bir sistem olarak sunmak ideolojik uyutmacadır. 

Bu kuramsal çerçeveye göre, modern toplumda, akrabalık daha az egemendir; sosyal yapılar/örgütler daha büyük ve komplekstir; belirgin ilişkilere, bireysel amacın gerçekleşmesine ve kazançların dağılımının objektif ölçeklere göre yapılmasına ağırlık verilir. Kısaca, geleneksel gerilikten kurtulmak için modern karakterlere sahip olmak gerekir: örneğin eğer ev sahibiysen ve evini kiralıyorsan, oğluna kiralasan bile, kira parası almalısın. Arkadaşlığını hissel temele değil, çıkar temeline dayandırmalısın; kişilerle olan ilişkinde belli çıkarlar çerçevesi içinde ilişki kurmalı ve amaçlarını bu çerçeve içinde belirlemeli ve alacaklarını duygusallığa kapılmadan almalısın. Örneğin, bir istihbarat örgütünde çalışıyorsan veya polissen, herhangi bir yakınına veya arkadaşına ilişkin görevin ile arkadaşlık arasında bir seçim yapman gerekiyorsa, daima görevini seçmelisin. 

Parsons'a göre, sosyal evrim sosyal alt sistemlerin birbiri ardına olan farklılaşmasından geçerek devam eder: Modernleşme, ekonomi ve ekonominin dayandığı teknolojinin, yüküyle farklılaştığı ve toplumun diğer parçalarından özerklik kazandığı zaman olur. Değişim, farklılaşma (işbölümü) ve yeniden entegrasyondur.[2]

Frank (1971:2), görevselci yaklaşımın ırksal bakımdan kendini beğenmiş, ampirik bakımdan geçersiz, teorik bakımdan yanlış, ideolojik bakımdan tek yanlı, politika bakımından, tümüyle zararlı değilse bile, etkisiz olduğunu belirtir: Uygulandığı az gelişmiş ülke gibi, bu sosyoloji de gittikçe az gelişmiş olmaktadır. 

Parsons'u yansıtan Smelser'e göre (1964) modernleşme yapısal farklılaşmayı içerir: Modernleşme süreciyle karmaşık bir yapı oluşur. Bu yapı çoğulcul görevler yapar. Bu görevleri de farklı, özel, uzman alt yapılar görür. 

Sosyoloji ne işe yarar? Toplumsal faaliyetlerin sosyal açıdan açıklamasını yaparak nesnel bilime katkıda bulunur; örneğin modernleştirme ve modernleşme adı altında yapılan faaliyetlerin sosyolojik araştırma ve açıklamalarla meşrulaştırılmasını sağlar. Bu faaliyetlerin sürekliliğine, etkenliğine ve geliştirilmesine katkıda bulunmak için önerilerde bulunur. Böylece bilim adamı\kadını kendine ödenene karşı ödemeyle geri iletişimde bulunur. Bunun bir neticesi de sosyolojinin kendi varlığının “yararlılığına” inanması, varlığını sürdürmesi ve geliştirmesidir. 


[1] Structural functionalism mekaniksel işlevselliğe değil, biyolojik farklılaşma ve entegrasyona paralel bir görevselliğe dayanır, bu nedenle işlevsellik kavramı kullanılmadı. 


[2] Yeniden entegrasyon (reentegration), alt sistemdeki uyuşmazlığı alt sistemde değişiklik yaparak giderip, bozulan dengeyi yeniden kurarak organizmanın ya da toplumsal yapının bütünlüğünü tekrar sağlamaktır.
Share:

Translate

Çok Okunanlar

YENİLER

Blog Arşivi

Labels Etiketler

Burs ve Kitap

Kitaplar BEDAVA

Kitaplarımın hiçbiri kesinlikle satılık değildir (olası istisnai durum için lütfen okuyun). Gerçi birkaç öğrenciye burs vermek için  bi...