CİLALI BAŞ DEVRİ 21. YÜZYILDA İNSANLIK:

MODERNLEŞMEDEN POSTMODERNLEŞMEYE

Pozitivizmin ölümüyle kapitalist modernleşme kuramı da son bulur. Sovyetler'in çözülmesiyle de sosyalist modernleşme başarısızlıkla sonuçlanır. Her ikisinin yerini postmodernleşme alır. 

Sosyalizmin modernleşmesinin ölümünü anlatan Zygmunt Bauman’a göre (1992’den aktaran Sparks 1998) modernlik projesi insan yaşamının her yanını “nedenin” diktesi altına alma çabası olmuştur. Fakat bu büyük proje amaçlanan sosyal ve kişisel faydaları verememiş ve hayal olduğu ispatlanmıştır. Sosyalist projenin başarısızlığı genel modernlik amacının ortadan kalkmasını işaretledi. Artık kapitalist sisteme olası hiçbir alternatif kalmadı. Şimdi yeni, postmodern bir insanlık durumu ve yaşam anlatımı inşa edilmesi gerekmektedir. Bauman, postmodern durumun temel özelliğini kurumlaşmış çoğulculuk, çeşitlilik, belirginsizlik ve kararsızlık olarak tanımlar. 

Marksist olmayan çatışma kuramcısı Ralph Dahrendorf’a göre “komünizmin sonu her tür sosyalist projenin sonu anlamına gelir” (1990’dan aktaran Sparks, 1998). 

Özlüce, sosyalist modernizmin sonunun geldiğini ilan edenlerden sosyalizme sempatisi olanlara dek pek çoğu, alternatifin yok olduğunu belirtmekte ve farklı ve daha iyi bir toplumsal alternatifi düşünmeyi terk etmektedirler. İletişim medyasında ise, bu alternatifsizlik sunumu kamunun yok edilmesi ve Amerikan biçimi özelin mutlak egemenliğiyle şekillendirilmektedir. 

Marksist olarak bilinen aydınlar arasında da, Sovyetler'in çözülmesi ve 19. yüzyıldaki gelişmelere bakarak alternatifin yok edildiği ve egemen koşullarda insanlığın geleceğinin iç açıcı olmadığı kötümserliği vardır. Örneğin insanlığın geleceğini oldukça karanlık gören Hobsbawm’a göre (1994’den aktaran Sparks, 1998) tarihsel bir kriz noktasına ulaştık. Tekno-bilimsel ekonomi tarafından yaratılan güçler, insan yaşamının materyal temelini (çevreyi) tahrip edecek kadar güçlüler. Dünyamız içe ve dışa doğru patlama riski altındadır. Bu durum değişmelidir. Eğer üçüncü bin yılı şu anki temel üzerinde kurmaya çalışırsak, başarısızlığa uğrayacağız. Başarısızlığın bedeli “karanlık”tır. Hobsbawm, kapitalizmin dönüşümü olasılığını görmemekte, dolayısıyla gelecek için umutsuzluğa kendini mahkum etmektedir. Bu umutsuzluk bazı sol çevrelerde de paylaşılmaktadır. Fukuyama, sağ için, tarihin son bulduğunu ve postmodern dünyanın müjdesini getirmiştir. Hobsbawm ise sol için bir tür tarihin bittiğini belirtmektedir. 

Elbette Sovyetler’de Kruşev “revizyonizmi” ile kapitalizmin restorasyonunun başladığını ve Sovyetler'in çözülmesinin nedeninin bu olduğunu belirten görüş “postmodern duruma” farklı yaklaşmaktadır (Brar, 1992’den aktaran Sparks, 1998). 

Kendini postmodern olarak niteleyen yaklaşımlar kendilerini bireylerin kişisel deneyimleri ve bu deneyimlerin gene kişisel düzeyde yorumlanması ve anlamlandırılması içine hapsettikçe; ve de ardından bu hapsedilmişlikte üretilen sunumları postmodern dünyanın postmodern durumu olarak niteledikçe, ne “eski” dünyayı ne de “postmodern” dünyayı güvenilir bir biçimde anlamlandırabilirler. Anlamlandıramazlar, çünkü, bu tür yaklaşımlar toplumsal-yapısal üretim biçimini ve ilişkilerini, bu biçim ve ilişkilerdeki nedensellik bağlarını, biçim ve ilişkilerin seyrettiği yönü algılayıp kavramamızı bulandırırlar.
Share:

Translate

Çok Okunanlar

YENİLER

Blog Arşivi

Labels Etiketler

Burs ve Kitap

Kitaplar BEDAVA

Kitaplarımın hiçbiri kesinlikle satılık değildir (olası istisnai durum için lütfen okuyun). Gerçi birkaç öğrenciye burs vermek için  bi...