Çocuk İstismarında Toplumun Bilinçlendirilmesi Bağlamında Medya
Hiç bir şey okumayan
bir insan, gazeteden başka bir şey okumayandan daha iyi eğitimlidir: Hiçbir şey
bilmeyen birisi beyni sahtelerle ve yanlışlarla dolu olandan gerçeğe daha çok
yakındır.
Thomas Jefferson (1807)
GİRİŞ
Dürüstlüğün bitirildiği yerde, siyaset ve ticaret başlar ve yaygınlaştırma da örgütlü iletişim yoluyla yapılır. Elbette, mücadele de.
Televizyondan sinemasına ve internetine kadar tüm medya içerik temsili nedeniyle, var olduklarından beri artan bir şekilde eleştirilmiştir ve eleştirilmektedir. Bu eleştiriler medya mensuplarından, politikacılardan, akademisyenlerden, aydınlardan ve halktan gelmektedir. Bu eleştirileri madde madde özlüce özetleyelim ve lütfen her maddede aklınızda şu soru olsun: Haber, film, program, dizi ve her tür üretimleriyle medya profesyonelleri cinsel istismar bağlamında neleri nasıl yapıyor ve yapmıyor? (yapmıyor için her maddede sunulanın tersini/aksini düşünün):
· Medya profesyonellerinin siyasal, ekonomik ve kültürel konularda taraflı
olması; tarafsızlık iddialarının kendisinin taraflılığı anlatması; birbirine
aykırı düşen taraflılıklarına rağmen, konu “devlet” olduğunda (hükümet veya bir
siyasal parti değil), bu farklılıkların ortadan kalkması.
· Konu “ahlak” olduğunda, medya
profesyonellerinin hepsinin de “ahlak koruma meleği” kesilmesi, fakat nedenler
ve çözümler bağlamında “mankafalık, manyaklık ve nefretle ve öfkeyle
kudurmuşluğun yaygın olması; insanca duyarlılığa sahip çözümlerin çok ender
olarak sunulması: Örgütlü siyasal iğrençliğin beslediği örgütlü medya ile bize
işlenen düşünce ve duygulara göre, en iyi suçlu ya ölü suçludur (idam edin,
hadım edin, ömür boyu hapse atın, linç edin)
ya da hem hapiste tecrit edilmiş hem de hapisten sonra ötekileştirilen
ve dışlanan (iş vermeyin, mahalleye sokmayın, çevreye gelirse hemen çevrede
olduğunu herkese duyurun) suçludur. Hangisi daha kötü: İdam ve linç ederek
öldürmek mi yoksa hapisten sonraki yaşamında uygulanan dışlamalar ve
ötekileştirmeler yoluyla her gün hayatını zehretme, hayatını yeniden-kurma
olanaklarını ve olasılıklarını ortadan kaldırma, sonunda sokakta yaşamaya,
intihara veya yeniden suç işleyerek hapisle yeniden tecrite geri dönmesini
sağlama gibi “suçludan korunma gibi gerekçeler altında yaşam boyu intikam alma”
mı? Yanıt: İkisi de birbirinden beter! Nasıl ki taraflı/yandaş medya ile yandaş
medyaya yüklenerek ve siyasal karşıtlığı (ya da siyasetle ilgilenmeyen
içerikler sunmayı) yansızlık sanarak tarafsızlık taslayan medyanın birbirinden
beter olduğu gibi.
· İçeriğin kalitesinin düşük olması (dikkat:
idam ve hadım edin veya semtinize sokmayın ile gelen içeriğin kaliteli olması,
kaliteli bir sunumla insanlıkdışılığı savunma demektir)
· Şiddet içeriğinin çok olması (dikkat: Şiddet
içeriğinin az olması, şiddet üzerine kurulu kapitalist üretim tarzı ve
ilişkilerine işlevseldir (Neron Roma’yı yakarken, herkesin arenada gladyatörleri/maç
seyretmesi, seyredenleri de çok geçmeden yakacaktır! Olsun, biz onbinlerce
yıldır, yanmaya/baskıya/öldürülmeye ve yakmaya/baskı kurmaya ve birbirimizi
kitleler halinde öldürmeye alıştık. Yarımız diğer yarımızı öldürürken
ölebiliriz; olsun, ……… ve ……… sağolsun!)
· Çocuk ve gençlere kötü örnek oluşturan
temsillerle dolu olması (dikkat: ticari özgürlük var, biz zehri üretiriz, siz
içme, yeme ve düşünmede veya içmeme, yememe ve düşünmemede özgürsünüz. Bak, ne
iyi, hem siz hem de biz özgürüz. Yaşasın demokrasi! (şey affedersin ama, senin
ticari özgürlüğünün başladığı ve bittiği yerde, bana özgürlük kalmıyor
ki!)
· Kültür ve ahlaka aykırı içerikle dolu olması
(dikkat: hangi kültüre ve hangi ahlaka?)
· Tüketim kültürünü, özellikle ahmakça tüketimi
teşvik etmesi
· Anlamlı içerikten yoksun olması
· Ele aldığı konuların içeriğinin
bireyselleştirilmesi, aksiyona/eyleme indirgenmesi ve bireysel eylemler içine
hapsedip sudanlaştırılması
· Sosyal sorumluluk yerine, medyanın ve medya
profesyonelinin çıkarına hizmet etmesi
· İnsanları sosyal ilişkiden koparıp “vekaleten
ilişkiye” ve hayali ilişkilere sokması (dikkat: Benim medya seyrederek,
izleyerek ve okuyarak sürdürdüğüm düşlerimi de elimden alırsan, hiçbir şeyim
kalmaz ki. Birileri maddi olarak beni yoksun bırakmış, sen de düşlerimi elimden
almak istiyorsun. Paralarım seni! Hayır, ben sadece başkalarının olan ve düş
olan düşleri değil, gerçeği düşlemeni arzuluyorum. Arzulama! dikte ederek
özgürlüğümü yok etme! Kimse beni dizilerimden, AVMlerimden, vatanımdan,
dinimden ve imanımdan edemez!)
· Klasik sirk ve ekmek politikalarını desteklemesi:
İnsanları avutmak ve deşarj etmek için Romalıların yoğun kullandığı bir
yönlendirme ve uyutma politikasıdır: Eline kuru ekmeği ver ve arenaya gönder.
· “Truva’nın modern atı” olması (televizyonu,
interneti ve cep telefonunu düşünün; Truvanın atı çoğaldı: En etkin olan şimdi
cep telefonuyla ve internetle gelen Truva atları).
· Şiddeti, öç almaya dayanan cezalandırmayı,
linç psikolojisini, duygusal yoğunluğu (kini, nefreti, düşmanlığı)
işlemesi
· Çoğu kez, seksizme karşıtlık adına et
pazarlaması ve seksizmi teşvik etmesi (özellikle kadın hakları ve feminizm
konusunda); ırkçılığa karşıtlık adına ırkçılık, düşmanlığa karşıtlık adına düşmanlık,
bağnazlığa karşıtlık adına bağnazlık, bilgi adına bilgisizlik, duyarlılık adına
duyarsızlık ve iyilik adına kötülük ekmesi ve yayması.
Peki, cinsel taciz ve tecavüz
konusunda medya endüstrilerinin profesyonelleri sundukları içerikleri nasıl
duldururlar/biçimlendirirler? Kendi
çıkarlarını gerçekleştirmek için hizmet ettikleri güçlerin çıkarlarına en uygun
bir şekilde içerik inşa ederek yaparlar: Sorunu ve çözümü bireysel seviyeye
indirgerler ve böylece biliş çerçeveleme ve belli faaliyetler içine
sıkıştırılmış davranış yönetimi işini yaparlar. Bu davranış yönetimi işi
Amerika’nın “orta sınıf ideolojisi” adıyla gelen faşist çözüm tarzıdır. Bunun
en etkili başlangıcını kızının intikamını almak için öldürme işine giren “Death
Wish” filmindeki Charles Bronson ve kadınları kötü yola düşüren ahlaksızlıkla
mücadeleyi “kötüleri öldürerek” çözmeye çalışan “Taxi Driver” filmindeki Robert De Niro yapmıştır. Onların
ardından benzeri birçok sinema ve televizyon filmleri yapılmıştır. Bu,
“mekaniksel materialist” çözüm tarzının promosyonu örnekleri Türkiye’de de verilmektedir: “Taciz var” diye bağırınca suçsuz birini linç
etmeye kalkışma ve siyasal ve medya alanlarında “teröristlerin kökünü öldürerek
kazıma” ile yaygınlaştırılan hastalık.
Bu hastalığa katılmayan ve kınayan
çevrelerde ise, egemen yapılara tarih boyu oldukça işlevsel olan birkaç “başka
çözüm önerileri” ve faaliyetleri yaygınlaştırılır. Medya bu bağlamda,
haberlerde ve diğer ilgili programlarda uzman ve akademisyenlerin görüşlerine
başvurarak insanları “bilgilendirirler”. Bu bilgilendirmelerin hemen hepsi “normatif çözüm” ve “eğitim” üzerine inşa
edilir. Normatif çözümü şöyle özetleyeyim: Medya şunu yapmalı, şunu yapmamalı,
medya şöyle programlar, filmler, diziler yapmalı gibi “meli ve malılar”
çerçevesi içine sıkıştırılmış çözümlerdir. Ne yazık ki, egemen güçlerin
kervanlarını yürüten şeyler “meli malılar”
değildir, dolayısıyla, çözümler de kervan için havlayanların veya kervana karşı
havlayanların meli ve malılarıyla gelmez, gelemez. İşte bu egemen medya pratiklerinin
ve promosyonu yapılan kontrollü alternatiflerin ve mücadelelerin karakteri
nedeniyle “it ürür, kervan yürür”.
SORUN: Herkes için mi?
Ele aldığımız sorun, egemen istismar,
sömürü, taciz, tecavüz, biliş ve davranışları iğfal kültürünün bir parçası olan
çocukların cinsel istismarıdır.
Bu sorun herkes için “sorun”
mudur? Hayır. Tam aksine bu sorun bazı güç çevreleri için oldukça işlevseldir,
dolayısıyla o çevrelerin varlığını sürdürebilme koşullarının bütünleşik bir
parçasıdır. Bu birinci gerçek.
İkincisi: Bu güç çevrelerine işlevsel
olan yaygın anlatıya göre sorun nedir? Ahlaksız bazı bireylerin çocuk istismarı
yapmalarıdır. (bireyler, örgütlü yapılar ve çıkarlarla yürütülen ilişkilerde
görülen çocuk cinsel istismarı değil)
Üçüncüsü: Bireyler üzerine
odaklanma yoluyla asıl sorun hem merkezinden edilir hem de çocuk istismarı
tüccarlarının –örneğin turizm endüstrisi ve çocuk seks tüccarlarının— işlerini
rahatça yapmalarına yardım eder.
ASIL SORUN VE DİĞERLERİ
Asıl sorun: Çocuk istismarı (ve
bu istismarın medyada temsilinin doğası).
Medyada yaygın biliş yönetimiyle
işlenen sorun ve beraberinde gelenler:
1. Ahlaksız bazı bireylerin çocuk istismarı yapmaları
2. Böylece, sorunu bireye indirgeme ve sunumu da teşhircilik biçiminde yapma
3. Bunları yaparken, bireysel seviyede öfke, saldırganlık, kin, nefret işleme
4. Asıl sorunla uğraşma yerine “arazla” uğraşma: Asıl sorunu, tarihsel, kültürel ve yapısal koşulundan kopartıp, zincirin son halkasına indirgeme işine odaklanma; medyada bu “eylem” ve “eyleme karşı eylemler” biçiminde sunulur: Aksiyon filminden koparılmış bir aksiyon sahnesi gibi.
5. Makro seviyede ise, asıl sorun: Bireye indirgemeyle gelen süreçlerin, açıklamaların, sunumların tarih boyu geliştirilen siyasal, ekonomik ve kültürel politikaların kurnazca kullanılan bir parçası olması.
1. Ahlaksız bazı bireylerin çocuk istismarı yapmaları
2. Böylece, sorunu bireye indirgeme ve sunumu da teşhircilik biçiminde yapma
3. Bunları yaparken, bireysel seviyede öfke, saldırganlık, kin, nefret işleme
4. Asıl sorunla uğraşma yerine “arazla” uğraşma: Asıl sorunu, tarihsel, kültürel ve yapısal koşulundan kopartıp, zincirin son halkasına indirgeme işine odaklanma; medyada bu “eylem” ve “eyleme karşı eylemler” biçiminde sunulur: Aksiyon filminden koparılmış bir aksiyon sahnesi gibi.
5. Makro seviyede ise, asıl sorun: Bireye indirgemeyle gelen süreçlerin, açıklamaların, sunumların tarih boyu geliştirilen siyasal, ekonomik ve kültürel politikaların kurnazca kullanılan bir parçası olması.
SON HALKADAKİLER
Son halka, nedensellik bağları
silsilesi ve kümesinin ortaya çıkardığı düşünsel veya davranışsal durumu
anlatır: Çocuk istismarı yapma dediğimizde, bu konuda eylemle ortaya çıkan
sonuçtan bahsediyoruz. Bu eylem, kültür ekmeyle sosyalleşme sonucunda ortaya
çıkan yaygın insan bilinci ve davranışının çeşitli biçimlerdeki ifadelerinden
biridir. Bu eyleme karşı linç psikolojisi ve cezalandırma ise tepki
ifadeleridir. Bu biliş ve davranış ortamı, günümüzdeki egemen maddi ve maddi
olmayan üretim tarzını ve günlük yeniden-üretimini destekleme görevi
yapar.
Elbette, son halkaya eğilme,
insan biliş ve davranışlarını son halka içine hapsetmeyle gelen ilişkisel ve
iletişimsel yapı hem egemenliğin hem de bu egemenliğe karşı mücadelenin yeniden
üretimini sağlar.
Elbette son halkada istismara
uğrayanın sağlığı ve yaşamına devam etmesi için ailesinin ve çevresinin ve
devlet kurumlarının faaliyetleri önemlidir. Ama benim özetle söyleyeceğim şu: Kurumsal
ve özel örgütlü çıkar yapılarının ne kadar faydalı oldukları ve ne denli zarar
verdiklerinin belirlenmesi gerekir. Benim yaşam boyu öğrendiklerime göre,
örgütlü yapılar ne kadar az gölge ederse, o kadar iyidir (elbette istisnalar
vardır).
Aşağıda sunulan son halkadakilere
örnekler, onları besleyen ve onların beslediği kültürel pratikleri anlatır:
· “Kuyruğunu sallamasaydı olmazdı” ile gelen tepki.
· Dikkatleri yapan üzerinden alıp mağdur üzerine
(yanlış yöne) çekme: Küçücük çocuğu
igfal edene odaklanma yerine, küçücük
çocuğu köyde/kasabada “göt veren” olarak niteleme.
· Çocuk istismarı konusundaki çözüm çabalarında
sadece mağdur olan üzerine odaklanma ve
eylemi yapan çeşitli betimlemelerle kötüleme, cezalandırma ve dışlama ötesine geçmeme
· Erkek çocuğa tecavüz edeni “kullanpara” olarak,
bir çeşit ödüllendirme.
· Özellikle Turizm endüstrisinde çocukları “seks
turizmi için turist çekme” oltası olarak kullanma
· Özel olarak konuşmalarda en çok konuşulan seks
ilişkileri olurken, kamusal/toplumsal alana gelince, bütün pisliklerin üstünü
kapatan ahlaklılık taslayan suskunluğun sarmalının işletilmesi
· Seksüel deneyimin kızlar arası ilişkilerde
farkında bile olunmayan eşcinsellikle, kendi eliyle kendini tatminle ve küçük
erkek çocukları seviyormuş gibi yaparak sağlanması (ileride seviyormuş gibi
yapmayı da hukukçular suç ve ceza konusu yapmazsa, çok çok şaşırırım)
· Erkekler arasında da ise hayvanların (örneğin Türkiye’de
eşşeklerin ve köpeklerin, Amerika’da ineklerin) kullanılması; çocukların
(özellikle ve büyük çoğunlukla erkek çocukların kullanılması, kızların değil),
dikizcilik, kendi elini kullanma seks kültürünün son halkasındaki faaliyetler
arasındadır. Anadolu erkeği seksi eşşekle öğrenirdi. Askerlere nizamiyenin
dışında 25 kuruşa eşşek tedarik eden iş alanı olduğunu duydum, senelerce önce. Türkiye’de
eşşek nüfusu yok denecek kadar azaldı: Bunun getirdiği sonuçlardan biri ne
olabilir dersiniz?
· Keraneler vardı erkeklerin gerginliklerini alarak
hizmet veren. Çok ahlaklılık taslayan ve orospu dediklerinin kırkımımız bir
araya gelsek öyle bir o. ç. Doğuramayız dedikleri çok ahlaksız-ahlaklılar keraneleri
kapatarak ülkeye ahlak getirdiler. Keraneler kapanınca, bu işi yapan özel evler
de yaygınlaştı.
· Erkekler kullanan ve kadınlar da kullanılan
olarak görüldüğü için, “hangi koşulda?” sorusu sorulmaz.
· "Vatan haini" birisi çıkıp “Osmanlı padişahlarının
hiçbiri Orhan’dan sonra Türk kadınıyla
evlenmedi, dolayısıyla sonrakiler melezdi, daha sonrakiler de Türk sayılamaz”
gibi şeyler söylediğinde, bizim öğrenilmiş yanıtımız hazırdı: önemli olan
tohum, tarla değil.” Kadının “tarla” diyerek önemsiz bir taşıyıcıya
indirgenmesiyle, gerçeğin amaca göre bu tür yeniden inşası yapılır. Bu tür
inşanın aynadaki karşıt yansıması, örneğin, her şeyi “erkek egemenliği” diye
cinsiyetçiliğe indirgeyen burjuva feminizminde düşmanca sırıtır. Bu tür son
halkalar, sadece kadın ve erkeğin birbirinden uzaklaşıp yabancılaşmasını
beslemez, aynı zamanda öfkeyi, düşmanlığı, eşcinselliği, çocuk istismarını, böl
ve yönet politikalarını da beslemeye katkıda bulunur.
· Bu sunumda benim kullandığım bazı kavramların
egemen ahlaksızlığın ne kadar etkin olduğunu gösteren duyarlılıklar nedeniyle
“ayıp söz” sayılarak kullanımından çekinilmesi ve kullananın da rağbet
görmemesi de kültürel pratiğin doğasıyla gelen “üstüne örtü çekme işinin”
bütünleşik bir parçasıdır.
SON HALKADAN ÖNCEKİ İLİŞKİSEL HALKALAR
· Resmi ve resmi olmayan, örgütlü ve örgütlü
olmayan yaşam boyu sosyalleştirme ve
kültürel ekme yollarıyla “seks ve seks ilişkileri” konusunun erkekler ve
kadınlar arası ayrımcılık, yabancılaştırma ve ötekileştirme gibi süreçlerden
geçerek yaratılan olumsuz sonuçlar getiren kültür ekme ve sürdürme halkaları: Bu
olumsuz sonuçlar doğuran ekme ve sürdürme işini yapanların başında medya,
örgütlü din, devlet kurumları ve resmi okullar gelir.
Üretim, dağıtım, tüketim süreçlerinde ve hizmet
sektöründe kapitalistlerin ve kapitalistimsilerin çocukların hem emeğini hem de
vücudunu seks objesi ve aracı olarak kullanmaları: Örneklerin başında seks
işçisi, seks kölesi, en düşük ücretli köle olarak kullanma gelir.
Aile ve çevresinin kullanımı: Egemen kültürel
pratiklere yeni nesli alıştırma işini en başta, bizi kendi duyguları,
düşünceleri, inançları, duyarlılıkları, ilgileri, davranışlarıyla biçimlendiren
annemiz yapar. Kısa zamanda, annemiz ve ailemiz kontrolü kaybeder ve kontrol
biliş ve davranış endüstrilerinin eline geçer. Bunların da başında medya,
reklam, moda, yeme içme, oyuncak, eğlence, oyun ve savaş endüstrileri gelir.
Siyasal biliş, bilinç ve davranış yönetimi
halkaları: Gündem değiştirme, ilgi yönetme ve içeriği doldurma yollarıyla
sadece öncelikli sorunlar üzerinde durmayarak gündem dışı tutma değil, aynı
zamanda üzerinde durulan konuyu işleme biçimiyle sorunu ve çözümü çarpıtma.
Ahlakı iki bacak arasına indirgeyen örgütlü
inanç tüccarlığının ve siyasal egemenliğin toplumsal kültürel yapıda yarattığı
ve sürdürdüğü koşullarla gelen sonuçlar. (Büyük olasılıkla, en etken nedenler
bu bağlamlar içindedir)
Ahlakı iki bacak arasına indirgeyen egemen
güçlerin kız ve erkekleri toplumsal ortamlarda birbirinden tecrit etmesi. Ahlakı koruma adına kız ve erkeklerin
birbirinden tecrit edenlerin tecrit yapılmayan ortamlarda ahlaksızlığın yaygın
olduğu yalanının yayması.
Egemene boyun sunma ve güçsüzü hor görme ve
suçlama kültürünün yaygınlığı: “O da kuyruğunu sallamasaydı”; “Kızını dövmeyen
dizini döver”.
Turizmle kalkınmada, erkek ve kız çocuklarını da
kullanan seks ticaretinin turizmin “çekici”
bir biçimi yapılması.
·
“Hak” anlayışıyla ilgili kültürel yapının ve
pratiklerin çocuk konusuna gelindiğinde, büyük çoğunlukla ortadan kalkması ki
bu durum, güçsüzün sürekli ezildiği ve her türlü haklarını gasp edildiği
siyasal/ekonomik/kültürel ortamlarda doğallaştırılmıştır, normalleştirilmiştir
ve olağanlaştırılmıştır.
·
Siyasal kültürü düşünün: Ya benim sevdiğim gibi
sev, ya terk et” Bu tür kültür güçlünün her tür iğfalini haklı çıkarır,
meşrulaştırır. Dolayısıyla güçlü “düzendir” ve güçsüz de “düzülen.” Düzen için
düzenin tarihi yazılır (veya çocuk istismarında olduğu gibi, düzen güçlüyse, bir
şekilde düzmesi ya hasır altı edilir ya da “kuyruğunu sallamasaydı, açık seçik
giyinmeseydi, tahrik etmeseydi, cilve yapmasaydı” gibi çarpıtma mekanizmaları
işe koşulur. Düzülen hem düzülür hem de düzüldüğü için sorumlu tutulmakla
kalmaz, aynı zamanda “orospu, götlek, göt veren, ibne, halka” gibi birçok
aşağılayıcı nitelemelerle ikinci kez çevresi tarafından iğfal edilir.
·
Güldürü, şaka, fıkra ve mizah kültürünün
doğasıyla yapılan yeniden-üretimler:
Örneğin, “peşin veren kızın saçını başını yolduran terkedilmişliği/yalnızlığı
ve gösterip vermeyen kızın susmak bilmeyen telefonları” gibi karikatür
anlatılarının yeniden ürettikleri düşünsel ve duygusal dünyanın nasıl bir dünya
olabileceğini düşünün.
·
Kültürel geleneğin iki yüzlülüğü ve yatkınlığı:
Bir kadın-olmuş-erkek şarkıcı “ablan kurban olsun size” dediğinde, koca alanı
dolduran erkekler kükrediler ve ben
şaşırıp kalmıştım. Aklıma şöyle bir şey gelmemişti: İşte bu kültürde erkek hem “kullanparadır” kendi ve insanların
gözünde, hem de kendi sürekli sömürüldüğü ve bazen de iğfal edildiği için,
kendinden güçsüz olanı ezme ve iğfal etme işine de çok yatkındır. “İbne” diye
birini dolmuştan atar; ibne dediğini kullanır ve kullandıktan sonra, adamın
vücuduna jilet atar ve hunharca döver adamı (ona seks hizmeti dahil birçok
hizmet veren eşeğini öfkelendiğinde dövdüğü gibi).
·
Ahlak deyince akla hemen seks ilişkisini
getirten bir toplumsal kültürel ilişkisel ortamın olması ve sürdürülmesi
·
Örgütlü dinlerin günahtan başlayarak başını keserek
öldürmeye kadar giden seks kültürü, aynı
zamanda gayri-meşruluğu meşrulaştıran çeşitli mekanizmalar üreterek genç ve
çocukların yetişkinler tarafından da cinsel kullanımının yaygınlaşmasına
katkıda bulunurlar.
·
Kız ve erkek çocukları seks bağlamında da kullanan
din adı altında çeşitli tarikatların olması
·
Tanrı tutar gibi futbol takımı ve siyasal parti
tutan, bir siyasal parti konuşmacısı miting meydanında “oturun” dediğinde
“otur” kalk dediğinde kalkan, “canımız feda olsun sana”, “vur de vuralım” “öl de
ölelim” diye haykıran bir kulluk, itaat kültüründe, güçsüzün psikolojisi ve
dünyası güce boyunsunma üzerine inşa edilmiştir: “Doğruyu söyleyeni dokuz
köyden kovanlar” ağalar, paşalar değildir; ağalar ve paşalar için kovma işini
dokuz köyün insanları yapar.
·
Büyük olasılıkla hayvanların ve çocukların
yetişkinler tarafından kullanılmasının (ve hemcinsten ve yarı cinsten
birbirlerini kullanmalarının) en önde gelen nedeni iki cinsin gündelik yaşamda
birbiriyle olan sosyal ilişkilerinin ciddi oranda sınırlanması, birbirinden
gündelik ilişkiler bağlamında koparılmasıdır. Türkülerimiz ve şarkılarımız hep
bu yabancılaştırmanı getirdiği duygusal sonuçların ifadeleriyle doludur.
·
Çocuk istismarında da yasal sistemin önleme
(prevention) yerine hapis yoluyla toplumdan tecrit etme cezalandırmaya
dayanması. Hapisle cezalandırma süreci sırasında “ıslah yoluyla topluma yeniden
kazandırma” gibi amaçların sadece sözde kalması, dolayısıyla tecrit ötesine geçmemesi. Dolayısıyla, suçun
azaltılması yerine, suçun artmasına katkıda bulunulması.
·
Hapis sonucunda kişiye “sabıkalı etiketinin
yapıştırılması”, iş bulmasının engellenmesi; toplumsal çevreye bütünleşebilme
ve yaşayabilme olasılıklarından ve olanaklarından mahrum bırakılması.
· Hukuk sisteminin maddi ve maddi olmayan gücünü
sürdürmesi ve geliştirmesi için yaptıkları (ve yapmadıkları) da durumu
kötüleştirmeye katkıda bulunmaktadır. Örneğin yeni suçların eklenmesi ve var
olan suç tanımlarının kapsamlarının geliştirilmesi gibi yeni düzenlemelerle,
(özellikle Amerika’dan transfer edilen güncel yasal biçimlendirmelerle),
kapitalist hukuk sisteminin egemenliğindeki toplum ciddi şekilde birbirine
düşman, birbirinden korkan, birbirinden koparılmış bir toplum olma yolunda
ilerlemektedir. Öyle ki yakında ”beni beş saniyeden fazla süzdü” diye sevmediği
veya herhangi bir nedenle intikam almak istediği birini mahkemeye verecek,
hapse attıracak ve tazminat alacak. Televizyon ve internet haberlerinde bunları
da izleyeceğiz. Hatta “15-20 sene önce bana tacizde bulundu” diye, aynı şeyi
yapabilecek: Bunun getirdiği sonuçlardan biri de erkek ve kadın arasında
güvensizliğin ve düşmanlığın ve de homoseksüelliğin ve çocukları gizlice ve
örgütlü seks hizmeti verenler yoluyla kullanmanın teşvikidir. Dahası var: İki
çocuk arasındaki seks oyunu (örneğin doktorculuk oyunu) taraflardan birinin hapse
atılmasıyla sonuçlanacak. İşte bu ve benzeri günlük yaşamdaki ilişkisel
yapıların doğasını kullanarak geçerli ve geçersiz “suç icat eden” hukuk
sisteminin kendi varlığını ve gücünü yeniden üretme ve geliştirme mekanizmaları
toplumda ciddi olumsuzluklar yaratma işlevine sahiptir.
Her olumsuz şeyi “devlete ve devletin
sorumluluğuna” havale eden bir kültürel ortam da yukarıda belirttiklerime
katıldığında, çocuklar için pek de “hayırlı olmayan” bir ortamda yaşandığı
ortaya çıkar.
SONUÇLAR VE ÇÖZÜM OLMAYAN ÇÖZÜMLER
Sorunu bireysel seviyeye
indirgersek, eh. çözüm de beraberinde gelir: Taciz vaaar, saldırın! Bir de
bakarsın ki, borcunu ödemek istemeyen bir adam, borcu olanı çarşıya çağırır
“görüşelim” diye; karşılaştıklarında borcu olan “tacizci vaaar” diye bağırır ve
millet suçsuz adamı insafsızca döğmeye başlar: Korkakların sürü içinde kahraman
kesilmesiyle gelen linç kültürü. Bir sürücü kırmızı ışıkta geçerek bir kişiye
çarpıp komaya sokar; ama orada kırmızı ışıkta duran ve olayı gören (bir kişi
dışında) hiç kimse şahit olmaz: Bireysel
koşulda sürü saldırganlarının korkaklık kültürü.
Sonuçlar sadece bireysel faşizmin
desteklenmesiyle sınırlı değildir. Toplumsal yapıyı oluşturan birçok örgütlü
çıkar yapılarına işlevsel sonuçlar yaşatılır ve sürdürülür.
Son halkayla uğraşma, aspirin (veya bir ağrı
kesici) içerek baş ağrısıyla uğraşma
gibidir: Sorunun nedenleri üzerine gitmediği için, baş ağrısı yine gelir. Yine
aspirin, yine baş ağrısı.. Bazı güçler bundan çok memnun: Niye baş ağrısının
nedenlerini ortadan kaldırmaya çalışsın ki? Baş ağrısını oluşturan nedenler her
yönüyle çok işlevseldir!
Böl, dayanışmayı ortadan kaldır;
güvensizlik, tedirginlik ve korku aşıla; yalnızlaştır, birbirine düşür ve yönet
politikaları günümüzde oldukça geliştirildi. Medya profesyonelleri her konuda
olduğu gibi çocuğun cinsel istismarında da
bu tür biliş, duygu ve davranış işlemelerini yapmaya başarıyla devam
etmektedir.
Sorunu bireye indirgeyince, “bizim
için” diye, güçlüler arasında ve güç ilişkilerinde hem egemen çıkarların hem de
kendi çıkarlarının gerçekleşmesi işini varoluşlarından beri yapan hukukçular da
bu indirgemeye uygun yasalar yaparlar ve cezalar uygularlar.
Çözüm ürettiğini sanan bazıları medyada
idam cezası! kökünden kazı! As!, bak bakalım bir daha yapmaya cesaret ederler
mi?” diye böğürürken ve dışarıda kitlelerin
“kudurmuşça, öldür! öldür! As, kes, vur”
sesleri teşvik edilirken, adalet
sistemi de “suçlu bireyi” hapsederek çözüm arar. Adalet sisteminin, “rehabilitasyon”
işi gördüğünü hiç gören ve duyan var mı? Bu sistem, öncelikle korku verme ve
tecrit işi yapar.
Sağlıklı çözüm sunduklarını sanan bazıları da, hapisten
çıkanı çeşitli mekanizmalardan geçerek gündelik yaşam içinde cezalandırmaya
devam etme işini gerçekleştirirler. Hapisle ve çeşitli dışlamalar yoluyla, bu
tür suçun azalmasına asla katkıda
bulunulamaz. Bu tür tedbirler, çözüm olmayan çözümdür ve bir sabıkalıyı günlük
yaşamında hayat boyu mahkum etmedir.
Çözümü hukuk sisteminde aramak da
büyük ölçüde geçersizdir, çünkü hukuk sistemi egemen yapının bütünleşik
parçasıdır. Daha kötüsü hukuk sisteminin varlığı, sürdürülebilirliği ve
gelişmesi suçun nicel olarak artmasına, nicel olarak çeşitlenmesine ve bilinçli
olarak suç yaratmaya bağlıdır. Ayrıca yasalar güç ve çıkar ilişkilerinin
ifadeleridir. Böyle bir yapıdan, o yapıda mücadele veren küçük bir azınlığın
katkıları dışında, toplumun geneli için anlamlı bir şeyi “herkes seyahat
özgürlüğüne sahiptir” gibi soyut saçmalıklar (ama egemen yapılar ve ilişkiler
için çok işlevsel saçmalıklar) ötesinde çok az bulabilirsin. Dikkat edersek, bu
durum, “yasalar gereği gibi uygulanırsa, sorunlar çözülür” düşüncesini de büyük
ölçüde geçersiz yapar.
Hapisle “tecrit” etmeye ve hapis
korkusuyla “caydırmaya” dayanan bir hukuk sistemi, ıslah edemez, tam aksine
daha kötüleşmeye katkıda bulunur. Islah eden bir hukuk sistemi, araz/sorun
yarat, arazı/sorunu gidermek (örneğin ıslah) için örgütlü çıkar yapıları kur ve
harekete geçir, bu örgütlü faaliyetlerle (ıslah faaliyetleriyle) yeni arazlar
oluşsun ve bu arazlarla uğraşmak için yeni örgütlü faaliyetler örgütle sarmalı
düzenine dayalı kapitalist üretim tarzı ve ilişkilerinin doğasına aykırıdır.
Kapitalist üretim tarzının bütünleşik parçası olan hukuk sisteminin ıslah işini
yapabilmesi, ancak uygun bir üretim tarzı ve ilişkilerinin varlığına
bağlıdır.
Çoğu kez başvurduğumuz “…meli” ve “…malı” ile
gelen normatif çözümler tarih boyu büyük çoğunlukla “küvette kürek sallayarak”
kendini ve başkalarını oyalama ve kandırma işlevi görürler. Medya (veya devlet,
hukuk sistemi) “şunları yapmalı veya yapmamalı” tartışması kaçınılmazdır; ama
sadece var olan ilişkisel güç yapısını meşrulaştırma ötesine çok az gider.
Çünkü medya profesyonellerinin ürettikleri onların ne ve nasıl olduklarını
gösterir. Başka türlü olamazlar, çünkü olsalardı, zaten bunu ürettiklerinde
yansıtırlardı. Meli ve malıyla gelen normatif çözümler beddua (veya dua)
gibidir: Beddualar kabul edilseydi, dünya milyonlarca kez batmıştı.
Sorunun hem medyanın biliş
yönetimiyle ilgili gelen sorunların hem de çocuk istismarı sorununun cahillik ile çok az ilgisi vardır.
Dolayısıyla, “eğitim” “eğitim” diye her konuda öne sürülen “eğitme” denen
işlevsel saçmalığa da kurtarıcı olarak sarılmamak gerekir. Elbette, çocukların
korunması ile ilgili olarak medyada, okullarda ve ilgili yapılarda eğitim
içeren içerikler sunulması faydalıdır; ama bunlar ancak “korunma” bağlamında
işlevseldir; bireysel olan ve örgütlü yürütülen çocuk istismarlarını “nedenleri
üzerine eğilerek yayılmasını önleme ve azaltılmasını sağlama bağlamlarında
önleyici” değildir.
(1) Sorunun “eğitimsiz olmayla”
hiçbir anlamlı bağı yoktur. Temel bağ, ilişkisel kültürün çocuk istismarı
bağlamındaki kötü-işlevselliğiyle ve çocuk istismarı üzerinden para kazanmayla ilişkilidir.
(2) Cinsel istismar, sosyalleşme
dediğimiz yaşam boyu eğitimin tarihsel
doğasının arzu edilmeyen ama var olan parçalarından biridir.. Uyduruk
birkaç eğitim programıyla veya yüksek cezalarla dönüştürülebilecek ve
çözümlenebilecek bir şey değildir.
(3) Cinsel istismar örgütlü çıkar
yapılarının (örneğin seks turizmi gibi) bilinçli olarak sürdürdüğü çıkar
faaliyetleridir; dolayısıyla bu bilinçli tüccarları eğitme düşüncesi gülünçtür,
saçmalıktır. New York’tan İstanbul’a
ayakkabı boyacısı çocukları veya kendilerine sunulan çocukları iğfal etmek için
gelen, örneğin mühendisler ve bazı turizm endüstrisi yöneticileri eğitimsizliği
veya cahilliği temsil etmezler, bireysel seks için çocuk kullanmayı ve örgütlü
yapıların ekonomik çıkarları için çocukları pazarlamayı/tedarik etmeyi temsil
ederler. Bu “eğitilmişlerin” sürdürdüğü çocuk kullanımı ve ticareti kendisini
ve ahlakını meşrulaştırarak işini
yapmaya devam eder. Bu örgütlü seks ticaretini konu alma yerine, bireyleri konu
alan medya profesyonelleri ise, bu ticaretin suç ortağı durumuna düşerler.
(4) Sorunun ve çözümün bilme,
bilinç veya farkındalık ile bağı, dindar gençlerin kendilerini kendi elleriyle
tatmin ettikten sonra, günah işlediği için suçluluk hissetmesi, “Affet beni
Allahım” diye yalvarması ve bu günahı ve tövbe etmeyi sürekli tekrarlamasına
benzer. Bilme, bilinç ve farkındalık,
bedensel istek ve ihtirasın tekrarlanan kurbanı olur. Medya
profesyonelleri bağlamında ise, bilme, bilinç ve farkındalık, bireysel
çıkarlarla birleşen örgütlü çıkarların karşısında erir gider. Direnenler ise,
hapse atılmaz ve öldürülmezlerse, egemen
üretim ortamının dışına itilerek güçsüzleştirilir, marjinalleştirilir ve
cebinden vurularak cezalandırılır.
Tüm bunları ve benzerlerini bizde
alkışlarız.
Çözümü devlet kurumlarına havale
etmek de gülünçtür, çünkü var olan durumun var oluşunun nedenleri arasında
devlet kurumlarının yaptıkları ve yapmadıkları yer alır. Devlet kurumları
demek, oralarda süregelen örgüt kültürü ve bu kültüre uygun günlük pratiklerle
çalışan insanlar demektir. Dolayısıyla değişim, egemen örgüt kültürünün yerine
farklı kültürel pratikleri getiren örgütlü insan pratiğinin değişmesinde yatar.
Uzun zaman alan siyasal, ekonomik
ve kültürel örgütlü ve örgütlü olmayan ilişkisel politikaların uygulanması ve
yaygınlaştırılmasıyla sorun ancak azaltılabilir. Elbette, çocukların istismarı
olasılığını azaltacak bireysel tedbirlerin de daima belli ölçüde yararı olur.
Peki, çocuk istismarını kökünden kaldıracak çözüm var mı? medya bu çözüme
olumlu katkıda bulunur mu? Böyle bir
saçmalığa ancak siyasetçiler ”evet” der. Sorun sayısız belirleyici faktörlere
sahip olduğu için, “kökünden kazıma” ve medyanın bu işe insanları
bilinçlendirerek katkı sağlaması olasılığı yoktur. Medya, profesyonellerin
kendileri ve kendilerini besleyenlerin çıkarları için bilinç, duygu, duyarlılık, ilgi, inanç,
tercih ve davranış yönetimi yapan örgütlü şebekeler ağlarını içerir. Toplum
yararına olan kamu spotlarına “zorunlu yayın” adını verenlerden ve “bir elimde
ayna, şair beni kıskanır” gibi şairin ne dediğini anlama kapasitesinden
yoksunların veya anladığı halde şairin dediğinde olduğu gibi işine gelmeyenleri
çarpıtanların egemen olduğu medya dünyasında, toplum yararına olan bir şeyler elbette
vardır. O şeyler, kitleleri yönetmede çok işlevsel olan sayısız medya dışkıları
arasında, ne yazık ki, yutulur ve görünmez yapılırlar, eğer sen bilinçli olarak
onları aramıyorsan.
İrfan Erdoğan,
Kasım 2, 2018
Türkiş Toplantı Salonu, Ankara
İrfan Erdoğan,
Kasım 2, 2018
Türkiş Toplantı Salonu, Ankara