Trump, Cennetteki Melekler, Tanrı, Halk ve Biden

Trump veya Biden: Fark ne?
Amerika ve dünya için, "kaba soygun ve sömürü" ile "sinsi soygun ve sömürü" farkıdır. peki, başka Trumplar ve Bidenlerin oduğu başka ülkelerdeki farklar nedir? Başka ülkelerdeki Trump’ı kıskandıran güce sahip olan iktidar sahipleri seçilince şunlar olur: Hayasız, vicdansız, acımasız soygunun ve vurgunun, dolayısıyla hem maddi yoksulluğun artması hem de yoksullar arasında cahilce-bilgiçlik taslamanın ve hunharlığa yönelimin yaygınlaştırılması çok daha artar. Biden türündekiler kazara seçilince –dünyanın diğer ülkelerinde ender olarak seçilirler-- ne olur? Aynı soygunun ve vurgunun meşrulaştırılmış süreçlerden geçerek “farklı yandaşlar”, “yandaşlığını yeni yönetime uygun biçimde değiştirebilenler” ve “kim seçilirse seçilsin soygunlarına devam eden büyük ekonomik güçler” tarafından sürdürülmeye devam edilir. Farkındaysanız özünde hiç bir fark yok. Elbette, her iki taraf da, vatan, millet, din, demokrasi, cumhuriyet, özgürlük, refah, dürüstlük, haklılık, çevre koruma, kalkınma ve halka hizmet gibi birçok teranelerini her zamanki gibi sürdürürler. Bu sürdürmede fark: Trump ve onu destekleyen türdekiler, tüm dünyada, sahtekarlığı, hırsızlığı, vurgunu, soygunu, haksızlığı, işsizleştirmeyi, inanç sömürüsünü, yoksullaştırmayı pervasızca ve vicdansızca yaparlar ve bu yaptıklarının hiçbirine sahiplenmezler; vatansever ve Tanrısever rolü oynarlar ve hepsini kendilerine karşı olanlara yüklerler: Oy saymayı durdurun, sahtekarlık yapıyorlar” derler; bu numara, hem sadece beyinleri ve vicdanları bu tür pisliklerle kirletilmiş olan insanlar dışında çalışmaz hem de ABD ve İngiltere gibi soygun ve sömürü sisteminin güçlü bir meşruluğa sahip olduğu ülkelerde çalışmaz; ama bu tür ülkelerin dışında çok iyi çalışır (İstanbul Büyük Belediye seçimi hariç, çünkü orada hile vardı; ama halk bunu anlayamadı!). Biden ve onu destekleyen türdekiler, ABD ve benzeri dışındaki dünyada, iktidarını yitirmişlerin iktidar arayışı gibi, Trumpçıların söyledikleri demokrasi, cumhuriyet, vatan, din, millet vesaire sözlerini kendilerine uygun bir şekilde sürekli tekrarlarlar. Her seferinde iktidarsızlıkları, demokrasiyi yolunması gereken kuş ve lideri de yeni Fransız Kralı, Lordu veya padişah gibi devri geçmiş ahmakça şeyler sananların vermedikleri oylarla, yeniden kanıtlanır. İnsan hakları ve tüm insanların özgürlüğüne dayanan bir demokrasi, ancak dünyanın nüfusunun çoğunluğunu mankurtlaştıran (moronlaştıran, mankafa yapan) siyasal sosyalleşme, ekonomik sosyalleşme ve kültürel sosyalleşme değişmedikçe böyle, hunharlıklarla ve vicdansızlıklarla dolu ilişkiler içinde devam edecektir. Ya da, kapitalistleri asgari ücrete mahkum eden bir güç diktatörlüğünü kuruncaya kadar (bu gücün de işçi sınıfının olması için, işçi sınıfının yukarıda belirttiğin dönüşüme uğrayarak kendi sınıfı için örgüt mücadelesiyle olur; bu örgütlü mücadele de, demokrasi oyunundaki oy vermeyle, kendini sömürenleri değil, kendini temsi edenleri seçmesiyle olabilir) Aslında, olan ne? Tam tersi gerçekleştirilmektedir: 21. Yüzyıl, ilk karanlık çağdan çok daha yaygın ve güçlü bir şekilde ikinci Karanlık çağa başarıyla dönüştürülmektedir. Böylece, belli yörelerde ve koşullarda yaşatılan günümüz insanı, beynine işlenmişlerin ötesinde, düşmanlıklarla doldurulmuş beynini, ilk çağlarda yaşayan insanla karşılaştırılamayacak kadar az çalıştırma zahmetine girme gereksinimi duymaktadır, çünkü zaten o her şeyi bilmektedir.
Yukarıdakileri yazınca, bir arkadaşımın “çözüm sun o zaman”
diyerek bizim beynimize işlenmiş pisliklerden biriyle beni susturmaya çalışması
geliyor aklıma: İnsanımsıların ve
insanları tüm dünyada maddi ve düşünsel sefillik içinde yaşamaya mahkum
edenlerin pisliklerini, gören ve görmeyen gözlerin önüne sermek için, kimse
çözüm sunmak zorunda değildir. Ayrıca çözüm zaten sorunun içindedir: Hırsızlık,
vurgun soygun, ırkçılık, hurafe, düşmanlık, savaş ve savaş çığırtkanlığı gibi
binlerce insanımsılık örnekleri varsa, çözüm “onların tersini” geçerli yapmayla
gelir. Yöneticileri insanımsı ve yönetilenlerin çoğunluğunun bu insanımsıların
insanımsılığını ve hastalığını taşıdığı dünyada, başka ne beklenebilir? Daha
kötüsü beklenir ve olur!
Not Türkiye'de televizyon haberlerini hazırlayanlar, Trumpın 213 sandalye kazandığı gibi yanlış şeyler söylemektedir. Haberciler bizde dikkatsiz ve savurganlar. Cumhur başkanı seçimi üç kademede olur: 1. Cumhurbaşkanı adayları parti içinde kendi aralarında yarışır. Onlardan biri yarışı kazanır ve aday olur. 2. Partilerin adaylarına ve bağımsız adaylar varsa onlara, halk oy verir. Aslında, halk Cumhur başkanını doğrudan seçmez Cumhurbaşkanını seçecek olan seçmen delegelerini (electoral delegates) seçer; 3. aşamada ise tüm delegelerden oluşan delegeler kurulu kimin Cumhur başkanı olacağına karar verir; yani, seçmen delegeler kurulu Cumhurbaşkanını seçer. Bir cumhurbaşkanı adayı çok fazla oy alabilir; bu onun seçimi kazandığını göstermez; bunun nedeni de seçmenlerin en çok oy verdiği adayın o eyaletteki delegelerin hepsinin en çok oy alan adaya gitmesi ve diğerinin bir sürü oy almasına rağmen hiç bir şey almayıp kaybetmesi nedeniyledir.
Kasım 4. 2020